GKK Blog Turu || Bıçak Sırtı - Michelle Hodkin || Kitap Yorumu

by 10/03/2015 0 yorum

Mara Dyer bir zamanlar geçmişinden kaçabileceğini sanıyordu.
Ama kaçamayacaktı.Sorunları kendi kafasında yarattığını düşünüyordu.Ama yanılıyordu.Yaşadığı onca şeyden sonra, sevdiği çocuğun artık sır saklamayacağına inanıyordu.Ama aldanıyordu.Gerçekler ortaya çıkmaya ve seçimler ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığında Mara bu karmaşadan aklını yitirmeden çıkmayı başarabilecek mi?



İşte muhteşem bir seriyle daha karşınızdayız. Teknik olarak ikinci kitaba tur yapıyoruz ama bildiğiniz gibi kitapların hepsi benim bebeklerim. Hele hele bu seri!
İlk baştan zaten çarpıcı olacağı belliydi ama ilk kitabının sonunun öyle bitmesini beklemiyordum açıkçası. Ve devam kitapları, hele ki 2. kitaplar hep bir arada kalmışlıkla dolu olur. Hep bir boş geçer sanki... Ama bu dolu doluydu. Okurken sayfaları acaba şimdi ne olacak diye telaşla çevirdiğim oldu. Kitap hemen bitmesin diye yavaş çevirdiğim oldu. Neden? Çünkü 3.sü henüz çıkmadı! Ve o gelene kadar nasıl dayanacağım bilmiyorum.
İyi ki ilk ikisini art arda okumuşum. Yoksa geberirdim -_- Şimdi aynı şeyi üçüncü kitap için yaşıyorum.
İlk kitaptan itibaren çok yorum okumuştum ama bu kitabı okuyanların huyu hiçbir detay vermeyerek okuyucy çatlatmak olduğundan kurgunun ilerleyişiyle ilgili bir şey öğrenememiştim. Zaten o yüzden de okuduğumda şok oldum. Ben daha bir gençlik hikayesi beklerken çarpıcı gerçek şok etkisi yarattı bende.
İkinci kitap içinse beklentim daha düşüktü. Belki de o yüzden daha çok sevdim, bilmiyorum. Çünkü kitap henüz çıktı ve yorumlar pek yok, doğal olarak.
İlk kitapta en sevdiğim şey Mara ve Noah'ın ilişkileriydi çünkü gerçek anlamda birbirlerini tamamlıyorlar. İlk kitapta bunu özellikle başlarda çok hissedemesek de iki de rahatça anlayabiliyoruz.
İkinci kitabın kapağını ilkinden daha çok sevdim. Çünkü ne yalan söyleyeyim, o kapaktaki erkek karakterin ayakları çok itici gözüküyor. Tabii bunlar bu kurgunun yanında gereksiz detaylar...
Kapağın çok iyi anlattığı bir şey varsa o da Mara ve Noah'ın karakter olarak böylesine bir hayatta boğulacak gibi olmaları ve su altında çekilen fotoğraflar bunu çok iyi yansıtıyor.
İkinci kitabın başında Mara nerede olduğunu bilmeden, en son neler olduğunu hatırlamadan uyanıyor. Bir psikiyatri hastanesine yatırılmış ve annesinin önerisiyle göz altında tutulmak zorunda. Burada Mara zekice davranıyor ve aslında inandığı gerçekleri insanlara inanmıyormuş gibi yansıtıyor. Bu da psiko- kelimesiyle başlayan herhangi bir tanıdan kurtulmasını sağlıyor ve eve geri dönebiliyor. Burada en önemli olan kimse inanmasa bile Noah'ın Mara olan güveni... Sanırım böyle bir sevgiliyi herkes isterdi. :D Kimse sana inanmıyor ama o ne söylersen koşulsuz inanıyor.
Mara'nın annesine uyuz oluyorum. Valla ilk kitaptan beri, oğullarına böyle davranmıyor. Gıcık ya! Mara zaten herşeyin farkında. O yüzden bu onu güçlü kılıyor. Yani ne gerçek ne hayal ayırabiliyor bu yüzden de insanlara istedikleri şekilde davranırken aslında kendi kafasında bir sürü plan var.
Kısacası ilk kitabı okuyanlar zaten ikinci kitap için çatlıyorlardır o yüzden onlara diyecek bir şeyim yok. Ama seriye hiç başlmadıysanız koşarak alın bence. Biz de üçüncü kitabı beklemeye koyulalım.

0 yorum:

Yorum Gönder