Fırtına-Julie Cross || Kitap Yorumu



Günümüzde: Jackson ve Holly birbirine sırılsıklam âşık. 
Gelecekte: Holly, Jackson'ın kollarında can verecek.
Geçmişte: Jackson kaderi değiştirmeli.
Sene 2009. On dokuz yaşındaki Jackson Meyer üniversiteli sıradan bir gençtir… Zamanda yolculuk yapabilmesi dışında. Ama bu yolculuklar filmlerdeki gibi değildir. Zaman sıçrayışlarından sonra şimdiki zamanda hiçbir şey değişmez, uzay-zaman sürekliliği sorunları da olmaz. Sıçrayışlar eğlencelidir ve kimseye zarar vermemektedir. 
Ta ki yabancıların Jackson ve kız arkadaşı Holly'nin odasına daldığı ve Jackson'la mücadele ederlerken genç kızın ölümcül bir yara aldığı güne kadar. Panikleyen Jackson iki yıl geçmişe, 2007'ye sıçrar ancak bu seferki yolculuğu öncekilere benzemez. 2007'de mahsur kalmıştır ve geleceğe dönememektedir. Üstelik 2009'da Holly'yi vuran kişiler de Jackson'ı aramak üzere geçmişe giderler ve bu "Zamanın Düşmanları"nın güçlü, genç zaman yolcusunu kendi saflarına çekmek için yapmayacakları şey yoktur. Ya onu yanlarına çekecek… ya da öldüreceklerdir. Jackson, Holly'yi, hatta tüm dünyayı kurtarmak için ne kadar ileri gitmeyi göze alacaktır?

Yabancı-Melissa Landers || Kitap Yorumu || BlogTwin

Uzaylılar insanlarla iki yıl önce bağlantı kurdu. Şimdi de dünyalı cara, onlardan birini evinde misafir etmeye hazırlanıyor. 
Gezegenler arası öğrenci değişim programı kapsamında evinde L'eihrli bir lise son sınıf öğrencisini ağırlamaya hazırlanan Cara, bu sayede hem hayallerindeki üniversiteye ücretsiz gidebilecek hem de o gizemli L'eihrliler hakkında gazetecilerin uğruna öleceği bilgiler edinecektir. L'eihrli öğrenci Aelyx'in, ayakları yerden kesen yakışıklılığı da cabası. Ama işler hiç de düşünüldüğü gibi yolunda gitmeyecektir, çünkü Aelyx'i okulda istemeyenler de vardır ve sayıları hiç de az değildir. Tehdit mektupları almaya başlayan Cara bir süre sonra Aelyx ile okula polis eşliğinde gitmek zorunda kalacaktır.
Okuldaki herkes tarafından dışlanan Cara'nın artık tek arkadaşı Aelyx'tir. Üstüne üstlük Cara ona sırılsıklam âşık olmuştur. Öte yandan Aelyx'in de ölümcül sonuçlar doğurabilecek sırları vardır. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olan Cara hem kendi hem sevdiği çocuğun hayatı hem de gezegeninin geleceği için bir ölüm kalım savaşı vermek zorundadır.


Şu üstteki BlogTwin yazısını gördünüz sanırım. Evet başkalarında da var. Farklı bir şey değil ama yapalım dedik yani neden olmasın! Athena'nın Güncesi yani Ezgi'yle olan Tüyap alışverişimiz sonrası oturup düşündük. İkimizde de aynı kitaplar var ve çoğunu hemen okumak istiyoruz. Evde olanlardan da benzeyenler var. O zaman biz bunları Twin yapalım. Nitekim ilk kitabımız da yeni gözde yayınevim olan GO!Kitap 'ın Yabancısı ...İlk kitaplarıyla beni kalbimden vurmuşlardı ziraa ikinci kitaplarıyla kalbimi söküp aldılar. İlk kitapları olan The 100'ün yorumuna BURADAN ulaşabilirsiniz. 

Yabancı için kelimeler kifayetsiz kalıyor ama önce, yeni başladığım çevirmenlik hayatımda işlerin ne kadar zor olduğunu gördükten sonra, Demet Orhan'a büyük bir teşekkür etmek istiyorum. Bilmiyorum bu yazıyı görür mü okur mu ama bu kavramları yerine oturmak çok zor olsa gerek. Biz yabancıya hiç yabancılık çekmedik, öyle bağrımıza bastık. Teşekkür ederiz. 
Öğrenci değişim programlarının yurtiçi ve yurtdışında yapıldığını görmüş,duymuşsunuzdur. Ancak farklı bir gezegenle olduğunu hiç duydunuz mu? Evet kitabın kurgusu olmayanı oldurtuyor! İki yıl önce uzaylılar insanlarla iletişim kurmuş, ve bu ilişkinin sürekliliğini sağlamak için en başarılı öğrencileri değişim programına dahil ediyorlar. Karar verilen üzere ilk L'eihrliler Dünyaya geliyor. Toplamda üç öğrenci yolluyorlar. Özellikle dil konusunda iyi olanları gönderiyorlar. Bunların içinde Aelyx-okumayı bırak yazması bile zor- Cara'nın yanında kalacak değişim öğrencisi İlk sayfalarda L'eihrlilerin düşünce gücüyle konuşabildiklerini anlıyoruz ve gerçekten tüyler ürpertici bir özellik bence. 

Hayır çoğalma için lisans gerekmiyor. 
İki toplumun çok farklı olduğunu unutuyorsun. 
Siz Dünya'da aşık olarak çoğalıyorsunuz...
" Ya da kör kütük sarhoş olarak. " dedi Cara. 


Üç öğrenci dünyaya geldikten sonra olaylar başlıyor. Biz tabiki de Cara ve Aelyx'den izliyoruz olup biteni.Cara bu programı kendine fırsat bilip bir blog açıyor.-en sevindiğim bölüm buraydı- Cara'yı kendime bir yakın hissettim bir yakın hissettim anlatamam :P Uzaylılarla ilgili ufak bilgiler pylaştığı bir blog ve anında deli takipçi yapıyor. Allah'ım nasıl kıskandım varya :D Benim en çok hoşuma giden kısım L'eihrlilerle ilgili hayranlık besleyenlere L'özentiler denmesiydi . Hani sanki Bimdeki Le Cola, Le Fanta gibi. *Buraya gözlerinden yaşlar akarak gülen surat ifadesi koyduğumu düşünün!* Gerçekten harika bir yakıştırma olmuş L'özentiler. 
L'eihrliler sade bir yaşamı tercih etmiş,komin sistemle yaşayan bir evren. Üreme adına bir şey yok. Genetik kopyalarla üretiliyorlar. Bundan sonraki nesillerde böyle olmasın diye Dünyalıların yaşam tarzını öğrenmeye ve nesli devam ettirme de Dünyalıların sürecine geri dönmek istiyorlar.
 Bizim L'eihrlimiz Aelyx , dünya yemeklerine bile çok uzak. Kendi evrenin sahiplenicisi, itaat etmekte zorlanan, kahverenginin gri tonunu seven bir tip. Dünyanın gösteriş ve müsrifliği çok gözüne batıyor. İnsanlarla nasıl konuşacağını bilmiyor çünkü L'eihrliler duygulardan yoksun yetiştiriliyorlar. Birine laf mı sokuyor, hava mı atıyor yoksa övüyor mu belli değil anlayacağınız. 
Cara ise öncelikli olarak üniversite bursunu kazanmanın derdiyle bu değişim programını kabul etmiş. Ama gel gör ki bunun yüzünden bütün arkadaşlarını kaybediyor. Hatta en yakın arkadaşından çok sağlam bir kazık yiyor.


Bu kitap kesinlikle okumalısınız dediklerimin arasında! Çok nadir olur böyle durumlar. Çünkü tanıyanlar bilir kolay beğenmem. Ben bu kitabı sabah başlayıp derste bile elimden bırakamadıysam, gün içinde kahkahalar eşliğinde okuduysam, eve varasıya kadar yürürken bile "Ay noolcak şimdi ya !" heyecanıyla açıp baktıysam evet! Kesinlikle okumalısınız! 
Ayracını ayırmaya kıyamadım öyle düşünün yani! Mıknatıslı kitaplarıyla gönlümü fetheden GO!Kitap ,orjinal kapak kullandığınız için ayrıca teşekkürler! Bir kitap bundan daha iyi tasvir edilemez çünkü! 
Son olarak da Ezgi'nin yorumunu da okumak isterseniz BURADAN ulaşabilirsiniz. 

Çirkin Güzel-Aslıhan Akagöz || Kitap Yorumu


Melike Çetinoğlu kilolu bir kadındır ve aynı zamanda kocasına delice aşıktır.Kocası tarafından da büyük bir aşkla sevildiğine inanmaktadır.
Ta ki bir iş adamının verdiği davette, aklının ucundan bile geçmeyecek bir gerçekle yüz yüze gelene dek...Hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmesi sonucu pembe gözlüklerinin arkasından baktığı dünyası bir anda kararmıştır.Çareyi hem kocasından hem de alışık olduğu ortamdan tümüyle uzaklaşmakta bulur.Bir yıl sonra tüm planlarını hayata geçirmiş bir şekilde geri döndüğünde ise artık kendine güveni tamdır.Tek arzusu ise canını yakanın canını yakmaktır.Çağrı Çetinoğlu ile görülecek son bir hesabı vardır.

10 Günlük Macera || İstanbul Tüyap Kitap Fuarı


Uzun süredir buralarda olmadığımı farketmişsinizdir. Nitekim duyanlar, görenler varsa İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nda Müptela Yayınları'nda çalışıyordum. Ankara'da yaşadığımı bilenleriniz var aranızda. Sadece fuar için İstanbul'a gittim evet! Ve ne kadar iyi ettiğimi anlatamam. 10 gün süren fuar maceram gerçekten yaşamımın en iyi günleriydi! Hayır abartmıyorum,ciddiyim.
Buradan giderken ne kadar çekincelerle dolu olduğumu zaten önceki fuar yazımda söylemiştim. Yola çıkmadan önceki gece hiç uyuyamadım heyecandan ve gerginliğimden. Çünkü daha önce kitap satın almak için bile fuara gitmemiştim, şimdiyse delicesine bir deneyime sahip oldum. 
Fuar ilgili tüm detayları burada yazacağım. O yüzden uzun bir yazı sizi bekliyor. 


Tüyap'a gittiğim ilk gün çektiğim bu fotoğrafla açılışı yapmış oldum. Aslında niyetim her gün olan gelişmeler için burada 10 gün boyunca yazı koymaktı. Ancak Tüyap yorgunluğu diye bir şey var ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Eve her gittiğim akşam tek yaptığım şey vurup kafayı yatmak oldu.Zaten fuar bitti 2 gün geçti ve ben ancak yazılarımı ekleyebiliyorum.

Her günümü tek tek anlatamayacağım-gerçekten çok zor olur-  Ancak genel olarak yaşadıklarımdan bahsedip diğer fuarlar için sizlere de bir fikir oluşturmasını sağlayacağım. Tanıdığım, tanıştığım o kadar çok insan oldu ki, fuara gittiğim her gün sanki ailemin yanına gidiyormuş hissi uyandırdı bende. Ve gerginliğimi insanların sıcakkanlılığı sayesinde atmış oldum.

 Kimleri tanıdım, kimlerle tanıştım?
Athena'nın Güncesi blogunun sahibi Ezgi-seninle ilgili detaylardan sonra bahsedeceğim.-, İlle Kitap blogunun sahibi yanakları sıkılası İnci Ablam, The Trading Lady bloğunun sahibi Onur Ablam, Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi blogunun sahibi sıcakkanlı Berfim, Kördüğüm Hayaller blogunun sahibi Melis, Agnes Wood blogunun sahibi Esra, Kitap İklimi blogunun sahibi Pınar, Saklama Kabı blogunun sahibi Eren, Karnaval Of Book bloğunun sahibi Duygu  ve liste uzayıp gidiyor. Yorgunuluk kafamı fena zorluyor. Blogger olarak unuttuklarım çok , farkındayım.  Kusuruma bakmayın ve lütfen hatırlatın ki listeye ekleyebileyim. 
Herkes acayip bir sevimli, acayip bir sıcakkanlı öyle kanım kaynadı herkese.

 
Yukarıda gördüğünüz fotoğrafı instagramda da paylaşmıştım ama öyle yüreğime oturdu ki buraya koymassam içim kurusun dedim.  Bir abimiz metrobüslerden Tüyap'a geçen kısımda bir yer açmış kendine ve kitapların üstünde de bu yazı vardı. Bir kaç gün sonra abi ortalarda gözükmedi, nedendir bilinmez. Ancak bu yazı hafta boyunca ordaydı. Görenleriniz ya da dikkat edenleriniz var mı bilmiyorum. İlk gün gözüme çarpmıştı ve çok etkilenmiştim.

Sanırım yayınevi yayınevi olarak tek tek anlatacağım ve ilk olarak tabiki de Müptela Yayınları'ndan başlayacağım. Satış elemanı olarak çalışanlardan biri bendim. Geldiyseniz büyük ihtimalle beni de görmüşsünüzdür. %25 gibi bir indirim vardı tüm kitaplarında. Orada tanışma fırsatı bulduğum yayınevinin tüm çalışanları sayesinde evime gitmekten farksızdı benim için. Öncelikle Ünal Bey, Canan Abla, Tuğçe Abla(Tuğçe'nin Kitaplığı), Coşkun Bey'e ayrı ayrı teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Böylesine enerjik, harika bir yayınevinin ekibinde yer aldığım için nasıl mutluyum anlatamam.

O kadar yoğunluğumuza rağmen sohbet etme fırsatı bulduğum ve saçma sapan sorularıma bile içtenlikle cevap veren Canan Ablacım! Kalbimdesin <3      Tüyap'ın ilk günü standın kabininde, sıkış tıkış bir alanda tanışıp "Bu da kimmiş yea?!" dediğim, sonrasında tavırlarına hayran kaldığım doğrudur. Gelen Wattpad okuyucularına içtenlikle kendini tanıttığında kızların yerlerinden zıplayıp kartını almak için deliye dönmeleriyse cabası! İyi ki tanışmışız.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       Blog işine ilk başlamaya niyetlendiğimde "Bakiyim insanlar neler yapıyor?" diye ilk tıkladığım blog olan Tuğçe'nin Kitaplığı. Ve sayesinde blog açtığım Tuğçe'nin Kitaplığı.Sayfasına her tıkladığımda hayran hayran baktığım ve "Acaba bir gin ben de böyle olabilecek miyim?" dediğim Tuğçe'nin Kitaplığı. O zamanlar bana deselerdi ki "Kafa kafaya verip selfie çekineceksiniz." hayatta inanmazdım. İşte nerden nereye dedikleri bu olsa gerek.  Samimiyetiyle, yüzündeki gülümsemesiyle, harika bir insan! Her ne kadar Müptela standı'nda çalışmış olsam da, sırf Tuğçe Abla'yla daha fazla muhabbet edebilmek için ikiye bölünüp diğer yarımında Yabancı Yayınları'nda çalışmasını istediğim doğrudur.       Aslına bakarsanız bu kadar sevimli insanların içinde çalışmayı gerçekten çok sevdim. Devamlı olmasını, yayın sektöründe tam da burada olmayı da çok isterdim.     
Ps:Çok güzel mi çıkmışız ne :P

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  Sanırım fuarın en ilginç anları yemek istediğimiz kısımlardı. Bu resmi ifşa etmek ne kadar doğru bilmiyorum ama yazarken baya baya eğlenmiştik. Sipariş verdiğimiz yerden her seferinde kola istiyorduk ama ısrarla bize Fanta getiriyorlardı. Ve en son dayanamayıp listeye koca harflerle KOLA! FANTA DEĞİL! yazdık. Evet, o günden sonra Kola geldi. Hatta istemediğimiz zaman bile kola geldi.  Artık biz de oluruna bıraktık . Naapalım.
Evet bundan sonraki hikayemizse yazarlar ve imzalar =)

Tüyap'a ilk gelmeye niyetlenişim Tess Gerritsen kaynaklıydı. Tess hayranı olduğumu duymayan kalmadı zira. İlk duyduğumda çılgına dönmüş, İstanbul'a gitmek için kıvranmıştım. Sonra yayınevleri ilanlar yayınlamaya başlayınca "Fırsat bu fırsat!" dedim. Annemi de kendimle birlikte İstanbul'a sürükledim. Neyse efendim ben giderim de Tess kitabı imzalatmadan döner miyim? Biliyorsunuz ki Tess ilk pazar günü ve ikinci cumartesi günü fuara geldi imzaya. Ama bizler resmen kadını sömürdük. Evde eksik kitabım yoktu aslında. Ve ben hepsini götürüp imzalatmayı düşünüyordum. Ancak  nişanlımın " Ne o öyle memura belge imzalatır gibi!" demesinden sonra vazgeçtim. Martı Yayınları da ciltli seri baskısını çıkartınca "Neden ciltli ve imzalı bir kitabım olmasın ki!" dedim. Ve Sona Kalan kitabını ciltli olarak aldım.  Aldım almasına ama stantta çalışırken o imza kuyruğuna girseydim işten atarlardı beni herhalde -_- Hal böyle olunca sıraya kuzenimi koydum. 2 saat önceden koydum ki önümüzde 10 kişi falan vardı. Tess gelip imzalar dağıtmaya başlayınca Burak-kuzenim- "Abla yetiş sıran geldi!" dedi ve koşa koşa imzamı almaya gittim. Sağolsun kuzenim gıkını bile çıkartmadı imza sırasında beklerken. 
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Burak da bir lise öğrenci olarak kitaplarla hiç arası olmayanlardan. İstanbul'da olduğundan fazla kitap etkisi altında bırakamıyorum çocuğu doğal olarak. Benimle geldiği o ilk pazar, ertesi gün sınavı olmasına rağmen kitap satışıyla falan ilgilendi.Tess sırasında beklerken insanların heyecanına şahit oldu. Ve eve döndüğümüzde "İyi ki gelmişim. Acayip eğlenceliydi." deyişi beni acayip rahatlattı. Ve bir sonraki hafta sonu kendisi için kitap imzalatmaya geldi. O kadar hevesliydi ki nasıl tarif ederim heyecanını bilemiyorum. O yüzden yanda ki resimle tarif edeceğim bunu. Ona da Rizolli&Isles Serisi'nin ilk kitabı olan Cerrah'ı aldık. Ve imzalattı tabi ki ! Böylece belki de kitap kurdu yolunda ki temellerini atmış oldu. Zaten fuar boyunca blogger olmaktan falan bahsettik. Hatta biraz daha fazla heveslenip vlogger olma yolunda ilerliyor. Bence sağlam bir kitap kurdu yolda. Kim bilir belki beni de geçer. =)
                                                                                                                                                       Hazır Burak kitap imzalatırken ben durur muyum? Tabi ki tekrar baskıya girmiş Tess Gerritsen adını dünyaya duyuran kitap olarak bilinen Hasat kitabını imzalatmamaya dayanamadım. Aslında hiç niyetim yoktu. Tabii o arada bir kaç tane de fotoğraf çekinmiş olabiliriz. 

Bu sefer sıra beklemedik çünkü saat 20.00'ye doğru kuyruk fena bir şekilde azalmıştı ve bizde oraya kıvrılıverdik. Son pozlarda ki halinden de anlayacağınız üzere Tess o kadar saat imza dağıtmasına rağmen en ufak bir sıkılma, bunalma belirtisi göstermiyor. Böyle tatlı yazar sevilmez de kim sevilir. İmzalar bittiğinde Müptela standının hemen yanında bulunan Martı Yayınları standına geldi Tess. Birlikte fotoğraf çekinirlerken bizde karşı stanttan saf saf izledik. Tam çıkarlarken "Teeesss! I love youuuuu!" diye bağırdım. Ben bağırdım!!!  Ben Tess'e bağırdım!! O da döndü ve yibe o tatlı gülümsemesiyle "Bay Baaay!" deyip el salladı. Tess el salladı!! Tess bana el salladı!!
Küt küt atıyor kalbim **
 Fangirllüğündibinevurdum.*

Neyse efendim.Daha bitmedi. Gelelim diğer imza günlerine ilk baskısı çilek kokulu olan kitabın sahibesi Burcu Abla ve Şahmelek'in yazarı Merve birlikte imza dağıttılar tabii bende nasiplendim. 



                                                                                                                                                          Nurgül Çelebi'nin Yarına Dokunmak isimli kitabı için imza günü vardı ve ben tabiki yine oradaydım. Ve öpücüklü bir imza kaptım! Hatta Nurgül Abla benim için rujunu tazeledi falan :*


Sonraki hafta Pabucumun Ajanı-2 çıkacaktı ve Asude'nin de imza günüydü. Asunny'ler arasında bir yarış söz konusuydu. Kitabı alıp ilk fotoğrafı çekmek konusunda. Nitekim ilk fotoğrafı çeken ben oldum. Sabahın 9'unda gidip daha kitaplar taze taze gelmiş yerleştirilirlerken alıp fotoğrafını koydum facebook'a. Tabii Ephesus'da tanıştığım acayip sevdiğim kızlardan baya baya azar yedim :D Sonra imzalarımıda ladım. Ama Bizim stant çok kalabalık olduğu için Asude ile fotoğraf çekinemedik. Zaten imzaları da İnci Ablam sağolsun attırdı. Yoksa ben kendi başıma yapamazdım. 


Çiçek Kızlar'ın yazarı Nehir Abla'ya da imza attırma fırsatı buldum.
Ve gerçekten merak ettiğim bir kitaptı.


Meral Kır imzasında Melekleriyle geldi. Yani öyle bir fan grubu var ki tarif edilemez gerçekten. Zaten bu vesiyleyle yeni yeni arkadaşlar edinmiş oldum. Meral Abla gerçekten çok sıcakkanlı. Hemencik kaynaştık. Ancak nasıl bir unuttuysam selfie çekinmemişiz neyse ki kitabımı imzalatabildim.

Bu kadar imzayı toplarken tabi ki de bir sürü video çektim. Ancak hepsini birleştirme işini sonraya bırakacağım. İnstagram hesabımdan tüm videoları ayrı ayrı izleyebilrsiniz. 

Ezgi'ynen selfie
                                                                                                                                                                                                                                 Tek yazıyla bu işi halledeceğim. O yüzden sıradaki konumuz tabi ki de aldığım kitaplar. Toplam 45 kitap almışım. Bunların çoğunu Athena'nın Güncesi ile birlikte aldık. Çok aceleye geldiğini söylemeliyim. Çünkü izin alamamızdan kaynaklı. Son yarım saat kala iki gün boyunca maraton koşusu yapar gibi alışveriş yaptık. Hatta fuar bittiğinde biz hala allışverişe devam ediyorduk.  O kadar eğlenceli geçti ki ! Bir yandan da nefes nefese kalışımız tuhaftı yani. Benim tavsiyem hatta zorunla aldırdığım kitaplar olmasa belki de Ezgi listesine sadık kalabilirdi ama çoğu kitabımızın aynı olduğunu söylemeliyim. Bilmiyorum belki twin yaparız. Hatta büyük ihtimalle yaparız. Evet, evet yaparız =)
İlk olarak topluca görelim neler almışım.



Ezgi'nin bavulu
Çok dağınık görünse de ganimet gibi benim için. Kütüphanemde yer yok hala açıkta bekliyorlar.

Ben bunları nasıl taşıcağım diye hayıflanırken Ezgi kendisi için akıllılık edip bir bavul getirmişti. Ve ona haber vermeden bavulunun fotoğrafını çektim. Geldiği iki ayrı gün de o baavula bile kitapları sığmadı kızcağızın. Giderken elnide taşıdıkları bile oldu. Bende poşetlerle avundum. Çünkü boş bir bavulu Ankara'dan getirmek hiç mi hiç aklıma gelmemişti. İlk Ezgi'de görmüştüm bavulu o yüzden çok şaşırmıştım. Ama fuarın son günü etrafta dolaşan bir sürü bavullu insan vardı. Dedim ki demekki usülü buymuş. Ben daha önce gitmediğimden bilmiyorum.

Tek tek bakacak olursak; 

Martı her seferinde olduğu gibi indirimini bol yapıp vurgunu yapanlardandı. Gerçekten %50'ye yakın indirimleri vardı. Bu sayede şahane kitaplar alabildim. Ayraçları da gördüğünüz üzere harikaydı.Bu alışverişin sadece listemde olan kısmı Tess'in ciltli kitabıydı. Kalanları tamamen doğaçlama, hatta biraz Ezgi'nin etkisiyle alınmış kitaplar.  Günahlar ve İğneler, Muhteşem Gatsby, Görkemli, Kitap Hırsızı, Gölge ve Kemik, Kuşatma ve Fırtına, Sona Kalan... Toplam 7 kitap!

Listemde hiç ama hiç olmayan, ancak iyi ki de aldım dediğim bir yayınevi var. Sel yayıncılık. Dövmeli bir ablamız vardı orda. Görenler hemen hatırlar zaten. Çalışma arkadaşlarımın anlattığı üzere beğendiğim Göktelen kitabını almaya gittim. Ancak bu kadar kitap alıp döndüm. Ve sağolsun o ablacım çok sağlam bir indirim yaptı. Hatta blogumun adresibi falan da istedi özel olarak. Böyle nasıl sevindim nasıl sevindim. Zavallılar,Gökdelen, Öteki Dünya, İntihar Dükkanı..
Toplam 4 kitap!


                                                                                                                                                                                               
Dex! Ah Dex! Dex'de adamakıllı bir indirim olmadığı için listemde olan Beni Seç serisini alamadım. Onun için ayırdığım tahmini bütçeyi hayli hayli geçiyordu. Biz de Ezgi'yle o koşuşturmanın arasında gel bir indirimlilerine bakalım derken buradaki kitapları aldım. 4 liramıydı neydi. Fazladan Ayraçları da yoktu zaten. Deli oldum!. Esaret, Mekanik Kalp, Zehir Yiyenler, Başlat.. Toplam 4 kitap! Dex çalışanlara biraz indirim yapsaydı. Daha fazla kitabını alabilirdim. Ha bir de satış tekniği olarak kötü bir yol benimsemişler ki değinmeden geçemeyeceğim. Herhangi bir serinin ikinci kitabını 10 tl lik kampanyaya koymuşlar. İyi güzel! Ancak ilk kitap indirimsiz halde satılıyordu. E 1.sini almadan 2.sini nasıl alayım. Mecbur onu da almak gerek! Ha ben almadım o ayrı bir konu! Bu şekilde olursa almam da zaten!

Pegasus her türlü satacağını bildiğinden azıcık bir indirim yapmıştı. O da göstermelik! Ama yine de insan alıyor işte :3 Ne yapayım kitapları da bu kadar güzel olmasaymış o zaman! Zaten buradan Gönüllerin Ablası Tijen Abla'ya teşekkür ederim. Deha serinin devamı olduğu için el mahkum alacaktım. Kağıttan Kentler'in de öveni o kadar çoktu ki zamanında listeme eklemiştim zaten.

Ezgi Pegasus'tan çok sağlam bir alışveriş yaptı da benim içim acıdı yeminlen! Bi ara Siyah Buz'u da alsam mı diye düşündüm ama parasal sıkıntı gerçekten zorlayıcı olabiliyor! Stantlar toplanırken alamadığımız Pegasus ayraçlarından nasiplenelim dedim. O kadar titiz davranmışlar ki bir tane bile ayraç bırakmaz mı insan arkasında yok arkadaş yok!

Ephesus! Gerçekten listemde bir kitabı vardı! Ephesus kızları ballandıra ballandıra anlatınca topladım bunları! İşin fenası Ezgi'yi de zora sokup Ajanları ona da aldırdım :D ehehehe. Yalnız kalamazdım sonuçta. Ephesus süper bi kupa da yaptırmıştı ama fotoğrafa eklemeyi unuttum :( Ayraçları da harbiden bombaydı. Üzerinde ki yazılarıyla bence en iyi ayraç dalında ödül alırlar :D (Gerçi Müptela'nınkilerde kapışır ama olsun :P) Hiçliğin Kıyısında, Gül ve Avcı, Bakire, Pabucumun Ajanı1-2 .. Toplam 5 kitap!


Aspendos'tan herhangi bir kitap almak aklımdan bile geçmiyordu. Ancak 3 kitap 20 lira deyince dayanamadım. Tarryn Fisher'ları topladım. Hatta Ezgi'ye de toplattım. Ama konusu hakkında en ufak bir fikrim yok! Yeni kitapları da 10 liraya veriyorlardı. En çok Historical almadığıma üzüldüm sanırım. Çünkü uzun süredir okumuyorum. Fırsatçı, Tehlike Kızıl, Hırsız.. Toplam 3 kitap!




İthaki Yayınları'nda %25 indirim vardı. Bazı kitaplarındaysa -Mesela Poe- %50 ydi. Ve ne internetten ne de kitapevlerinden bu indirimi bulamazdınız. Kitabın normal fiyatının 70 tl olduğunu düşünürsek gayet uygun bence! Bir de yanda gördüğünüz Yara İzleri kitabı var ki, bu kitabın baskısı yok. Ve herhangi bir yerde satışı da yok. Sadece fuarda vardı. Ve ben de seve seve aldım. Konusunun muhteşem olmasının yanı sıra şu anda baskısının olmaması beni ayrıca cezbeden bir konuydu. Dünyanın Gözü'nü almak hiç aklımda yoktu. Ezgi sağolsun onu da eklemiş olduk. O değil de bu kitabın daha 20 ciltlik devamı var. Locke Lamore'un Yalanları yeni çıkan bir kitap ve kurgusunun çok farklı olduğunu söylemeliyim. Jack London'ın çoook eskiden Yol kitabını okumuştum. Ve acayip soğumuştum. Ancak bizim stantta bir Funda Abla vardı ki poşet poşet Martin Eden sattı. İnsanlara o kadar güzel bir iştahla anlatıyordu ki almam gerek dedim. Hiç pişman değilim. Jack'e olan önyargılarımı kıran Funda Ablama selam olsun :D
Evet.. Toplam 5 kitap almışım. Ama İthaki için acayip heveslendiğimi söyleyebilirim. Uzun süredir böylesine kült kitaplardan uzak kalmıştım. Sanırım blog da yeni bir sayfa açıp Kitap İncelemeleri yapacağım. Yorumlarda spoiler vermemeye özen gösteriyorum ama incelemeler hiç de öyle olmayacak :D

Arada bazı kitapları çekmeyi unutmuşum Şimdi bu kadar yazının sonunda üşeniyorum koymaya. Müptela Yayınları'ndan -tabikide- aldığım bir kaç kitap. Yorumunda detaylı olarak anlatırım artık.

Tüyap Ayraçlarım
Burada bahsedemediğim almadığım veya alamadığım bir kaç yayınevinden de bahsetmek istiyorum. Öncelikle Altın Kitaplar! Üç isimli yeni çıkan kitabını almak için acayip cebelleştim. Tek bir kitabı 20 lira veremezdim. Kimse kusura bakmasın. 3 kere gittim stantlarına. Ve fuar kapanıp da toplanırlarken bile gittim. Bari o zaman indirim yapsaydınız! Çok ayıp oldu bize. Bi kere katılımcı indirimi diye bir şey var. Ve herkes bunu kabul ederken sizin inadınız üzerine buraya yazmalıydım. Çok sevgili Parodi Yayınları harika indirimler yapmıştınız. Ancak hiç kitap alamadım. Tamamen benden kaynaklı bir sorun. Tüm kitaplarını 10 lira yapmanız muhteşemdi.  GO! Kitap ilginize hayran kaldım teşekkür ederim. Yeni çıkan bir kitap evi olarak harika işler çıkartıyorsunuz. Yeni gelecek kitaplarınızın da kapaklarının mıknatıslı olacağı sözünü aldık. Sanırım en mutlu olduğum bu kısımdı. Hatta The 100'ün bu kadar tahmin edemeyeşinizle bir sonra ki gün Ezgi için kitap ayırışınıza da hayran kaldım.

Bu deneyimi yaşamak muhteşemdi. Ankara'dan kalkıp İstanbul'a sırf bunun için gitmek deli işi gibi gözükebilir. Ancak kesinlikle değerdi! Anlattıklarım bile anılarımın arasında azıcık kaldılar. Öyle güzel günler geçirdim. Belki Müptela standında çalışmasaydım böylesine farklı bir deneyimi tadamazdım. Sadece fuara giden bir kitap okuyucusu olurdum. O yüzden Müptela- Yabancı ve İthaki'nin çalışanlarına ayrı bir teşekkürü borç bilirim.

Tüyap'ın son günü,Ankara'ya dönerken

Bu uzun yazının sonuna kadar okuyabildiyseniz size de ayrıca teşekkür ederim.








BKBT || Erkek Severse- Nalan Güven || Kitap Yorumu


"Bilemiyordum senin günler geceler boyu yokluğumla savaştığını, aşktan ölüp ölüp küllerinden dirildiğini."
"Dağınık bir yatağın şehvet sigarasıdır dokunamadığım tenin şimdi… Bedeninin değdiği yerlere el sürmeye kıyamazken, sen aramıza giren ölümden daha beter bir yalnızlık içine terk ettin beni. Geride bıraktığın mektuplarla dağlıyorum yaralarımı. "Şimdi vur başını!" der gibi, ikinci mevki localarda seyre daldığım gençliğim sırıtıyor duvarlardan. Kokun sinmiş olmalı ve soluduğun nefes, perdelere. Belki de hâlâ başucumdaki lambanın düğmesinde parmak izin var. Bakışlarının değdiği aynada kendime bakıyorum. Tanınmaz halimi tanıyabilecek kadar geçmemişim kendimden..."
"Önceden yarımları severdim. Yarını bekleyen hikâyeler umut verirdi. Beklemek ve hayaller kurmak geleceğe dairdi. Tıpkı yarına ertelenmiş aşk gibi… Aslında yarım bir aşk acı verir ve bu acıdan zevk almasını bilen için iyi bir şeydir. Oysa ben artık acıya doydum. Şimdi anlıyorum ki yarımlar yürek ağrısı..."