Cumartesi İlk 10: 2014'te Okuduğum En İyi Kitaplar

Optik'in Kitap Blog'u harika bir etkinlik başlatmış ve ben de 2014'ün kendimce en iyilerini seçmek niyetindeyim. O yüzden bu yazıyı kesinlikle eklemeliyim diye düşündüm. Blog dünyasına yeni katılanlardan olduğumu düşünerek tam bir yılın özeti değilde 6 ayın özeti olacak gibi duruyor. Goodreads'i de o zamanlar açmıştım çünkü. Her neyse işte benim ilk 10'um.

10.The 100

Dizisini izlemediğim için çok etkilendiğim bir kitap oldu. Herkes çok beğenmedi ama benim listemde yerini aldı. 








9.Böğürtlen Kışı

Tüm yayınevleri ortak bir liste çıkartsalar şu kitaptan şu kadar sattık diye. Eminim birinciliği bu kitap alırdı. Kitap okumayanlar, arada okuyanlar, bizim gibi kurdu olanlar... Allahım! Herkes okudu ya! Eh yorumu da burada! 6 yıldır ağlamadığım gerçeğiyle birlikte gözlerimi doldurması bile bu listeye girmesi için yeter bence...




8.Kocan Kadar Konuş

Ağlatan kadar güldüren, kahkaha attıran kitaplarda çok önemlidir. Gecenin bir yarısı güleceğim diye annemi uyandırdığımı bilirim ben bu kitapta. Dan diye bitmişti! İkinci kitapta geliyormuş yakında. Yorumunu yazmamıştım. Çünkü herkes yeterince çok konuşmuştu bu kitap hakkında. 




7.Bir İKEA Dolabında 
Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin
 Olağan Üstü Yolculuğu

İsmi bile ne kadar uzun değil mi? Kitapevi'ne sorduğumda kadın nefret etmişti resmen benden. Can Yayınları'ndan çıkan bu kitap için bir okuma etkinliği yapmıştık. Yolculuk hikayeleri ilginçtir ama bir Hint Fakiri'yseniz konu biraz daha ilginçtir. 




6.Fırtına

Zaman yolculukları her zaman beni canevimden vurur. Yok yani sevmeme gibi bir lüksüm yok bence. O kadar da güzel kitaptı şimdi ne diyeyim ki! Yorumu burada!






5.Efsane

Uwww ne büyük olay olmuştu bu kitabın çıkması! Ükg tur yapmıştı. Baya baya güzeldi. Ve bu kitabın bende özel bir yeri var. Pilli Kütüphane'de yorumladığım ilk kitap. Bu yüzden tam ortada çok da güzel oldu bence. Yorumu burada!





4.1Q84

Aslında bu kitabın değerini yeni yeni anlıyorum. Okuyalı aylar geçti ve ilk bitirdiğimde çok arada kalmıştım. Ama o betimlemelerin kıymetini şimdi anlıyorum. Yorumu burada!






3.Hayvan Çiftliği

Blog'da yazmadan önce okuduğum ve yorumunu yapamayacağım kadar ağır bir o kadar güzel bir kitap! İlk yorumum bunun olsun istemiştim. Ancak o kadar yoğun ve derin bir anlatımı var ki, ne desem hafif kalıyordu. 6 ayda üç kez daha okudum ben bu kitabı. Ancak yine de yorum giremedim. Yine okurum fırsat bulsam, muhtemelen yine yorum giremem. Neyse bu da 3. sırayı aldı. Aslında 1. olacak kadar değerli benim için. Ancak bir klasiktensen güncel bir kitabı başa koymayı tercih ettim.





2-The Selection Serisi

Bu seriyi ayıramıyorum ben şunu sevdim diye. Hepsi birbirinden güzeldi. Gerçekten çok nadir beğenen biri olarak distopyanın aşığı oldum. Yeni kitabını da dört gözle bekliyorum. Yorumları, burada, burada ve burada!







1.Locke Lamora'nın Yalanları

Locke Lamora hala hala hala aklımdan çıkmıyor. Sürekli Locke Lamora'nın evreninde yaşıyorum. Henüz kurtulamadım. Zaten kurtulmakta istemiyorum. Ya bir kitap istisnasızca güzel olabilir mi aceba? Öylesine bir kitap ki tekrar tekrar anlatıp kafa şişirmek istemiyorum. 
Çok ciddiyim okuyun. Kitabı beğenmeyen bir kişinin olacağına inanmıyorum. Zaten ben demiyorum. Patrick Rothfuss ve George R.R. Martin diyor! Lütfen!  









Tatlı Şeytan- Go Kitap || Kitap Tanıtımı


                                           ZEVK, GÜNAHIN TUZAĞIDIR…

On altı yaşındaki, lise öğrencisi Anna Whitt yaşıtlarından biraz farklı bir genç kızdır. Anna, renkler vasıtasıyla insanların duygularını görür, hatta isterse hisseder. Kilometrelerce ötedeki sesleri duyar, kokuları alır. Anna, farklı olduğunu bilir ama "ne" olduğuna dair en ufak bir fikri yoktur. Ta ki gizemli yakışıklı Kaidan Rowe ile tanışana dek. Kaidan, onun da kendisi gibi, iblis soyundan gelen bir Nefil olduğunu açıklayınca Anna'nın önünde karanlık bir dünyanın kapıları aralanır. Kaidan’ın büyüsüne kapılıp bu dünyaya adımını attığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hayatı boyunca "iyi bir kız" olan Anna, ya diğer Nefiller gibi iblislere boyun eğip kötülüğe hizmet edecek ya da kaderini baştan yazacaktır


Eser Adı
: TATLI ŞEYTAN
Yazar
: Wendy Higgins
Yayınevi
: GO!
Barkod
: 9789759997786
Etiket Fiyatı
: 17.00 TL
Türü
: Roman
Çeviren
: Demet Orhan
Editör
: Nurten Hatırnaz
Kaçıncı Baskı
: 1. Baskı
Kâğıt Bilgisi
: 60 gram kitap kâğıdı
Cilt
: Karton Kapak
Ebat
: 13,5 cm x 21 cm
Sayfa Sayısı
: 536
Baskı Tarihi
: Aralık 2014

Düğün Dansı,Düğün Şarkısı-Arkadya Yayınları || Kitap Tanıtımı

                                                                                            Düğün Dansı
                                                                   Kilitli bir kalbi, hangi anahtar açabilir?
Rose’un Köşkü’nde sular durulmuyor… Aşk bu kez de mekânın çiçekçisi Phoebe Davis’in peşinde. Ancak tıpkı çok sevdiği çiçekleri gibi hayatta her şeyin geçici olduğunu düşünen Phoebe, kalbinin kapılarını aşka sonsuza dek kapatmaya kararlı. Öte yandan sadece tek bir dansla Phoebe’nin başını döndüren yakışıklı mimar Patrick Knight’ın ondan vazgeçmeye hiç niyeti yok.
Phoebe, doğru olduğuna inandığı her şeyden vazgeçmek pahasına aşkın kazanmasına izin verecek mi?

                                                                                           Düğün Şarkısı
                                                                     Kaderinden kaç kez kaçabilirsin?
Whitney Banning teyzesinin düğünü için Rose’un Köşkü’ne geldiğinde kaderin onun için hazırladığı sürprizlerden habersizdir. İlk dansın ardından karşısına dikilen mekânın müzik yönetmeni, yıllar önce ardında sadece ismini bırakarak terk ettiği adamdan başkası değildir. Yani bu zamana dek öptüğü en yakışıklı adam… Tyce Smith. Daha da kötüsü Whitney birkaç ay sonra başkasıyla evlenecektir, hem de Tyce’ın çalıştığı mekânda.
Whitney onu terk ettiği günden beri tek bir şarkı yazamayan Tyce ise, onu terk eden kadını asla kalbinden silememiştir. Şimdi kader onu ikinci kez karşısına çıkarmışken, bir başkasıyla nişanlı olması onu büyük aşkından vazgeçirmeye yetecek midir? Yoksa bu kez sonsuza dek çalınacak olan o aşk şarkısını yazmayı başarabilecek midir?

Eser Adı
: Düğün Dansı&Düğün Şarkısı
Yazar
: Lucy Kevin
Özgün Adı
: Wedding Dance&Wedding Song  
Yayınevi
: Arkadya Yayınları
Barkod
: 9-789759997809
Fiyatı
: 17.00 TL
Türü
: Roman
Çeviren
: Özge Fındıklı
Editör
: Çağla Dirice Çakır
Baskı
: 1. Baskı
Kâğıt 
: Kitap Kâğıdı
Cilt
: Karton Kapak
Ebat
: 13,5 cm x 21 cm x 2,79
Ağırlık
: 370gr
Sayfa Sayıs
: 280
Baskı Tarihi
: Aralık 2014
Çıkış Tarihi
: 27 Aralık


Ali'm- Işıl Parlakyıldız || Kitap Yorumu



"Biliyordum, onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma, ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum."
Ali Aral, nam-ı diğer Ali'm.. Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan, korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam… Ali'm, yetimliğinin acısını; Duygu'ya can, Bekir'e kan, Sado'ya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken, bir gün hayatına gökten zembille inen Aslı'yla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk... Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı. 
Ali'm, Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna, kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını, onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?
Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha...


Elimde değil ama ister istemez Duygu'yla Ali'mi karşılaştırdım. Ve Ali'yi karakter olarak Duygu'dan daha çok sevip, benimsediğim için Ali'm kitabını da daha çok beğendim. Açıkçası hiç Wattpad'de yazılmış hissi vermedi ve sular seller gibi aktı gitti kitap! Bir erkeğin gözünden anlatılmış kitaplara nadir rastlıyoruz. Belki bu yüzdendir, bilmiyorum ama çok değişik geldi. Hatta benim gibi yılların odunu ağlamayan birinin bile gözleri dolu dolu oldu. Aslında birazcık sulu gözlüyseniz ağlayacak çok sahne var çünkü Ali yaralı bir karakter. Sevmeyi, sevilmeyi beceremiyor. Ve hep eskilerden kalma yaralar içinde. Benim gözlerimi dolduran yerse sonlarda bir yerde o yüzden söyleyemem neresi olduğunu.. 

"Kaç cennet vardı teninde? Kaç mutluluk barındırıyordu gözleri? Kaç kere kokusuyla mest olabilirdim?"

Olayların Ali'nin gözünden anlatılışı çok hoşuma gitti. Çünkü Duygu'nun saf olmasına biraz gıcıktım ve olayların dışında kalışına katlanamıyordum. Oysa ki Ali direk olayların içinde. Birebir mafyayı yaşıyorsunuz yani.Adam kemiğin kırılma sesinden haz alıyor ya! Var mı daha ötesi! Hatta kitaba o kadar kendimi kaptırdım ki okulda sanki Sedat'ın tayfasından biriymişim gibi konuşuyordum insanlarla! :D 

"Yeterli değil bu iki kelime! 
Seni kendimden, aldığım nefesten, yaşadığım bu lanet hayattan bile çok seviyorken o iki kelime taşıyamıyor bizi."

Ali'm i benimsemek çok kolay. Böyle küfürlü ağzına, gevşek suratına, laf ebeliği yapmasına bakmayın. Hani derler ya "Çok derdi olanlar diğer insanlara göre daha çok gülerler." diye, mutluluğundan değil, derdini gizlemekten. örtmekten! İşte Ali bu tanımın ta kendisi!
Olaylar Duygu kitabıyla paralel ilerlemiyor, o yüzden seri olarak okunmasa da anlaşılabilir. Hatta Duygu'dan çok öncesiyle başlıyor bu kitap. Ve Duygu'daki kadar ileri de bitmiyor. Ama doya doya bir erkek karakter neler yaşar onları görüyorsunuz. Cinsel içerikli sahneler Duygu'dan daha fazlaydı ve ben bunu erkek bir karakterin gözünden anlatılması durumuna bağladım. Gayet de mantıklı geldi hani. Çünkü erkek bir anlatıcıdan okuyorsak özellikle günlük yaşamdaki detaylardan ziyade -"Kim kime ne demiş? Nasıl olmuş? Kıyafetinin detayları? Gözünün makyajı?" gibi- daha genel bir bakış açışı oluşturmak gerekir. Ve aşık olduğun kadınla ilgili en önemli detayda cinsellik olur ister istemez! Işıl Abla'nın konuşma dilindeki yazım tarzına her ne kadar alışamasam da kabullendim ve böylece kitap akıcılığına kavuşmuş oldu. Herkes Ali'm in öküzlüklerine katlanamamış olsa da ben hak verdim be! Çünkü yaşamamış ya hani hiç o sevgiyi, bilmiyor ya nasıl seveceğini, "Vur dedik öldürdün!" hesabı bunun ki! Çünkü yeri geliyor aşık olduğu kadının gırtlağına yapışıyor sinirden. 

"Duygu merhametim,Annem vicdanım,Aslı aşkımdı..."

Duygu'da eksik kalan bir çok şeyin burada detaylandırılması çok hoşuma gitti. 
Aklımda sorular kalmıştı bir kere. 
Kitabı okurken sürekli Duygu'daki sahnelerle birleştirip acaba "Bir Türk Masalı" isminde bir dizi olsaydı karakterlerin nasıl olacağını düşünüp durdum. Sürekli Aslı, Ali'm gözümün önünde o sahneleri oynuyorlardı resmen. İtişmeleri, bağırışları, sonra dayanamayıp birbirlerini sevişleri. Neden bu kadar güzel geliyor biliyor musunuz? Yaşadıkları normal değil çünkü! Yaşamları bu kadar anormalken, aşklarının normal olmasını nasıl bekleyebilirsiniz ki? Kız istemeleri de, evlenmeleri de, doğumlar bile anormal bu masal da! 
Ayrıca belirtmeliyim ki Sedat içinde bir kitap istiyorum. Gerçekten bu hayatların arasında Ali birinciyse Sedat ikinci! -Duygu sonlara kalabilir :P* O yüzden bir de Sado'dan duyalım o aşk kıvranışlarını! 
O değil de Ali'm harbiden öküzsün! Beyoğlu öküzü!

Locke Lamora'nın Yalanları-Scott Lynch || Kitap Yorumu || BlogTwin



Sizi burada Locke Lamora'nın o küfürbaz diliyle selamlamak isterdim ama yapamıyorum,*salon kadını çizgimden çıkartmayın beni* !
Hal böyle olunca nerden başlayacağını bilmez bir halde yarım saattir yanıp sönen space tuşuna bakıyorum. Şimdi öncelikle ben bu kitaba 5 puan verdim. Eğer Goodreads beşten daha fazlasına tolerans göstermiş olsaydı, emin olun daha yükseğini hak ediyordu!. Ki ben kolay kolay 5 verebilen bir insan değilimdir. En ince detayına kadar incelerim ve bir şekilde 1 yıldız kısarım çok beğensem de! Nitekim bu öyle bir kitap ki, bırakın kusur arayıp yıldız kısmayı, üstüne yıldızlar eklerim ben bunun!


Locke Lamora'yla tanışmamız İstanbul Kitap Fuarı'nda sevgili Twin arkadaşım Ezgi'nin bana 'zorla' bu kitabı aldırmasıyla oldu! Evet resmen 'zorla'!  İyi ki de aldırmış, sonuç itibariyle yıllardır vermediğim 5 puanın haklı gururunu yaşıyorum. Bu gurur aslında okumaktan keyif alan okuyucularından çok yazısıyla, çevirisiyle, düzeltisiyle, editiyle bu işe emek verenlerin olmalı! An itibariyle, kitabın dilimize çevirisini yapan Cihan Karamancı'yı kendime idol belledim. Bir kere Centilmen Piçler'den tutun Camorr'un Belası'na kadar tamlamalarda gösterdiği üstün başarıyı takdir ediyorum. Nitekim sayesinde sersefil olduk okurken! Ağzı bozuk bir karakteri toparlamaya çalışmadan, olduğu gibi aktardığınız için teşekkür ederiz.



"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğney­le ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor." Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.
Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. Yarattığı dünya ve kuvvetli kalemi sayesinde Patrick Rothfuss, Brandon Sanderson gibi isimlerle adı sık sık anılan Scott Lynch, çarpıcı romanı Locke Lamora'nın Yalanları'ında bir macera kitabının sürükleyiciliğini, bir fantastik kitabın yaratıcılığıyla birleştirip üzerine George R. R. Martin'in okuyucuyu beklemediği yerden vurmayı başaran anlatımını katıp, bizlere eşsiz bir hayal dünyası sunuyor.


Centilmen Piçler Serisi'nin ilk kitabı olan Locke Lamora'nın Yalanları, sizi bir sahtekarlıktan diğer düzenbazlığa sürükleyerek aklınızı çorba edecek. Siz olayı çözmeye çalışırken Locke Lamora çoktan başka ve yeni bir oyunun içinde olacak. Aman dikkat cüzdanları kaptırmayın!

Locke Lamora zekası hinliğe, oyunculuğa ve kurulu düzenin açıklarına çalışan bir Camorr Yerlisi'dir. Fakat gel gör ki küçük yaşlarında vebadan dolayı yetim kalmış. Ve bir hırsızlık çetesinin başı olan Camorr'un Hırsızbaşı Locke'ı sahiplenir. Daha doğrusu onu satın alır! Bu çete küçük ve ergen çocuklardan oluşan, insanların ceplerinden aşırdıklarını sahiplerine getiren, çocukların günlük kazançları bir sıcak çorba olan bir yerdir. Ancak Locke bir süre sonra yaptığı dalaverelerle çocukların arasından ikisinin ölümüne, koca bir mekanın yanmasına neden olur. Hatta geldiği ilk gece sarı ceketli askerlerden birinin parasını aşırarak Gizli Barış'ı bozar. Hal böyle olunca Hırsızbaşı onu elinden çıkartmak ister. Evet hırsızlık konusunda başarılıdır ama insanların başına açmadığı bela da kalmamıştır. Gözsüz Rahip'e "Elimde bir kelepir var!" diyerek, dil döke döke, yalvara yalvara Locke Lamora'yı satar. Gözsüz Rahip'se aslında gözsüz değildir ve aslında rahip de değildir! O da bir düzenbazdır ve aslında Locke Lamora tam eğitmesi gereken kişidir. Locke'de yetenek Gözsüz Rahip'te ise bilgi vardır. Bu anlattıklarımla size spoiler veriyormuşum zannedebilirsiniz ancak daha konuya girmedim diyebilirim çünkü olaylar bir geçmişten bir gelecekten anlatılıyor ve ikisi birbirine öyle güzel harmanlanmıştı ki! Tam aklınızda oluşan bir soru da hemen cevabı geçmişte yaşanan bir olay veriyor. Böylece konu kopukluğu yaşanmıyor olaylar akıp gidiyor.


 Gözsüz Rahip dini kişiliğinin arkasından yıllarca Locke ve ekip arkadaşlarına eğitim veriyor. Nasıl yemek yenileceğinden tutun da yeni bir dili aksansız ve akıcı bir şekilde öğrenmeye kadar aklınıza gelen her adabı öğretiyor. Yeri geliyor başka mezheplere ait inançları bilmeleri için aylarca başka rahiplerin-gerçek olanından!- eğitime gönderiyor. Ekipte kimin neye yeteneği varsa onun üzerine dersler aldırtıyor ve o konuda uzmanlaşmasını sağlıyor.

Sonuç olarak Centilmen Piçler ekibi kurulmuş oluyor. Bizse dördüncü vurgunlarında olaya dahil oluyoruz. Vurgunlarında dükler, donlar ve zengin kesimi soyup soğana çevirecek oyunlar kuruyorlar. Sonrada bir süreliğine ortadan kayboluyorlar. Ancak karakter ve kılık kıyafet, makyaj değişiminde o kadar başarılılar ki zaten onları normal halleriyle görseniz tanımazsınız!

Centilmen Piçlerin belkemiği, ekibin en hinbazı Locke Lamora! Tereyağından kıl çeker gibi vurgunu yapıp, kaçmalarını sağlayacak fikirlerin hepsi Locke'da.. Ancak işler çirkinleşir de kılıçlar konuşmaya başlarsa olayı Jean devralıyor. Hımbıl görüntüsünün altında sağlam bir savaşma cevheri var. Ve "Habis Bacılar" dediği- çevirmene tekrardan saygılar bu tabir için!"- iki adet nacağı var. Ve nacakları kullanma konusunda üstün bir yeteneğe sahip. Adam öldürürken bir kez bile gözünü kırpmıyor, acımıyor. Ekip çok sağlam anlayacağınız!


Yazar da sevilen karakterleri öldürürken hiç gözümüzün yaşına bakmamış aslında! Jean'den daha beter maşaallah. 600 sayfada ne canlar feda etti mübarek! 
Patrick Rothfuss'u okuyanlarınız var mı bilmem ama kendisi Kral Katili Güncesi Serisi'nin yazarıdır. Evet neyse bu abimiz Locke Lamora'nın Yalanları için bir önsöz yazmış. Uzun olmasına uzun ama sizler için özet geçeceğim. Çünkü hem çok eğlenceli hem de neden bu kitabın okunması gerektiğini anlatıyor. Hatta bu kitabın kendi yazdığı kitaptan daha iyi olduğunu nedenleriyle birlikte anlatıyor:

Bu iki kitabı karşılaştırmak gerçekten hiç adil değil. Tarzları farklı. Konuları farklı. Dünyaları farklı.
Ama karşılaştıracak olursak, işte Locke Lamora'nın Yalanları'nın Rüzgarın Adı'ndan daha iyi olduğu yerler:
1.Scott'ın ilk kitabının girişi benimkinden daha güçlü.
Gerçektende öyle Benim kitabımda 50 sayfa geçtikten sonra birinin öykiyü doğru düzgün anlatmaya başladığı yere anca geliyorsun.
Locke Lamora'nın Yalanları'nda 50 sayfa geçtikten sonra hem ana karakteri tanıyorsun hem de kahrolası bir soygunun yarısını öğrenmiş oluyorsun.
2. Kitabın ismi benimkinden daha iyi.
Yanlış anlamayın, Rüzgarın Adı güzel ve benim kitabım için "doğru" isim. Ama Locke Lamora'nın Yalanları inanılmaz bir isim.
Ayrıca serinin ismi de benimkinden daha iyi. "Centilmen Piç", "Kralkatili Güncesi"ni ellerini kullanmadan alt eder.
3.Scott, kitabında ağzını bozmayı benden daha iyi beceriyor. Gerçek hayatta değil. Gerçek hayatta ağzım çok bozuktur. Ancak kitaplarımdaki dil oldukça kibar ve terbiyelidir.

Kitabı okumadıysanız, okumalısınız. Okuduysanız, muhtemelen yeniden okumalısınız...
Patrick Rothfuss

Ayrıca kitabın filminin de geleceğini söylemeliyim. Ve Centilmen Piçler için harika bir booktrailer hazırlanmış. Şuraya ekleyeyim. İzlemeden gitmeyin.!
Ne yazıkki yüklenmiyor. O yüzden linkini BURAYA bırakıyorum . İzleyiniz!


Ezgi'nin de yorumunu okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.





Haftanın Yükselen Kitabı || Marslı-Andy Weir


Bu ayın 12'sinde İthaki Yayınları'yla çıkan Marslı'nın Blog Turu'nu Oburlar yapıyor. Tabii Kitap Oburları'nın turunu yapıp da çok satmayan bir kitap gördünüz mü? Hayır! Hal böyle olunca bu haftanın yükselen kitabı Marslı oldu. Henüz okumadığım hatta öğrenciliğimden kaynaklı alamadığım için yorum giremedim. Ancak alınacak listemin tepesinde olduğunu belirtmeliyim. "Ne bu böyle, abartılıyor?" diyorsanız, büyük hatadasınız dikkat! Çünkü kitap Goodreads Okurları'na göre 2014'ün En İyi Bilim Kurgu Romanı!


"Altı gün önce, Mark Watney Mars'a ayak basan ilk insanlardan biriydi. 
Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin."

Çok uzun zamandan beri okuduğum en iyi kitap. Zeki, eğlenceli ve gerilim dolu. Marslı, bir romandan isteyebileceğiniz her şeye sahip."
-Hugh Howey, Wool serisinin yazarı-

"Sürükleyici… Defoe'nun Robinson Crusoe'su sanki daha zeki biri tarafından yazılmış gibi."
-Larry Niven, Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Halka Dünya romanının yazarı-

"Bu kitap tam da benim gibi okuyucuların seveceği türden."
-John Scalzi, Yaşlı Adamın Savaşı serisinin Hugo ve Locus ödüllü yazarı-

"Andy Weir'in yazdığı Marslı şimdiye kadar okuduğum en iyi bilimsel bilimkurgu romanı. Bu romanı -başka bir kitap hakkında hiç böyle bir şey söylemedim- edebi anlamda da elden bırakmak mümkün değil." 
-Dan Simmons, Hugo ödüllü Hyperion serisinin yazarı-

"Marslı aklımı başımdan aldı!"
-Ernest Cline, Başlat romanının yazarı-

"Aksiyon ve uzay macerasının kusursuz bir karışımı."
-Library Journal-


Ben yorum yapamadığım için sizlere bir kaç blogger yorumundan derleme yapacağım. Bakalım insanlar bu kitap için ne demişler.

 Mark Watney'i okurken çok eğlendim, bu kitabın böyle esprilere kesinlikle ihtiyacı vardı ve çevirmen onları çok doğal bir şekilde yansıtmış. Kitap da elbette gözümde canlandıramadığım şeyler oldu ama ben onları bir güzel şekilde kafamda uydurdum ama biliyorum ki NASA'ya gidince kitap hep aklıma gelecek. 

Bu kitap Arthur C. Clarke'in Susuz Deniz'i ile birlikte 2014'te okuduğum en iyi iki bilim kurgu romanından biri oldu. Bilimsel ve kurgusal öğelerin tam dengede bir dağılımla okuyucuya sunulduğu, bazı Jules Verne kitaplarında bolca gördüğümüz türde yüzlerce hesap kitabın yer aldığı bir roman Marslı.

Görebileceğiniz en kaçık, en sempatik, en komik, en havalı, en yaratıcı, en cesur, en..en..en...en... uzay ineğini hayal edin.
Şimdi o ineği Mars'ta tek başına hayatta kalmaya çalışırken hayal edin.
   İşte bu Marslı'nın en basit özeti.


Gravity, İnterstellar gibi filmleri severek izlediyseniz şayet bu kitaba bayılacaksınız. Hatta bence onlardan daha iyi ki, filmi ısrarla bekliyorum. 

Bu tür konuları çok sevsem de çırılçıplak bir cahilim. Bana göre "Ne var 2-3gün dursun orda döner alırlar."dan ibaretti çünkü olay.Ben yazsam maksimum 3 sayfaydı kitap yani. Andy Weir'in ilk yazıdığı kitabın bu derece olağanüstü olması gözlerimi yaşarttı açıkcası.

Bu kitapta biyolojiye, kimyaya, fiziğe hatta bilgisayar yazılımına doymaya hazır olun. Yiyecek sıkıntısı ile başlayıp Hub'daki bazı sorunlarla devam eden olaylarda sırasında çok fazla teknik bilgi veriyor yazarımız. Bu belki başka bir romanda sıkıcı olabilirdi ama Mark'ın eğlenceli karakteri sağ olsun merakla hatta arada ettiği küfürlerle eğlenerek öğreniyoruz bu bilgileri. Her eğitimci Mark'ı örnek alsa bu ülkede ne bilim adamları yetişirdi kim bilir! =P

*Linklere tıklayarak yorumlarının tamamına ulaşabilirsiniz.

Evet şimdi de nereden satın alacağımız sorusu! Genel araştırmalarım doğrultusunda şu anda %40 indirimiyle İdefix rekora koşuyor. Diğer internet sitelerinde en fazla %35'i gördüm. Linki de burada! Ben de buradan alacağım zaten.

Marslı'nın bir de film olma olayı var ki beni en çok heyecanlandıran kısım buydu. Kasım 2015'de geliyor. Yönetmenliğini    yapıyor. Book trailer ve orjinal film trailer'ı olup olamadığını anlayamadığım bir trailer bile var. 


Bu haftanın yükselen kitabını sakın kaçırayım demeyin! 

On Küçük Nefes - K.A.Tucker || Kitap Yorumu


Sadece nefes al Kacey.On küçük nefes. İçinde Tut.Hisset.Sev.Dört sene önce sarhoş bir sürücünün neden olduğu trafik kazasında annesiyle babasını,erkek arkadaşını ve en yakın kız arkadaşını kaybeden Kacey Cleary'nin hayatı yerle bir olmuştu. Hâlâ kazadan sonra arabanın içinde sıkıştığını anı ve annesinin son kez aldığı nefesi hatırlayan Kacey,geçmişini geride bırakmak istiyordu. İki otobüs bileti alan Kacey ve on beş yaşındaki kız kardeşi Livie,hayatlarına yeniden başlamak üzere Michigan'dan kaçıp, Miami'ye gelmişlerdi.İlk başlarda,geçim sıkıntısı çektikleri hâlde,Kacey endişeli değildi. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu.Tek istisna, 1Ddairesindeki gizemli komşularıydı.Alev alev yanan mavi gözleri, derin gamzeleri ve kusursuz bedeniyle Trent Emerson, iyi çocuk ve kötü adam arasındaki karşı koyulmaz çizgiyi temsil ediyordu. Trajik geçmişinden sonra katı birmiz aç geliştiren Kacey, herkesi kendinden uzak tutmaya kararlı olsada ikisi arasındaki karşılıklı çekime dayanmak çok güçtü.Trentis e Kacey'nin herkese kapattığı kalbine girmek için her şeyi yapabilirdi…Her ikisinin dünyasını paramparça edecek müthiş bir sırrı açıklaması gerekse bile.
Dumanı tüten bir romantizm…-KirkusReviews-GoodreadsChoice Nominee for Best Romance(2013)