Gözlerinin Esareti-Ephesus Yayınları || Kitap Tanıtımı





Sevgiye aç bir kadınla… Kalbi buz tutmuş bir adam… Tutkuyu keşfettiklerinde, dönüşü olmayan bir yola girmek zorunda kalırlar...

Küçüklüğünden beri aradığı sevgiyi bulamayan Keira Destina'nın tek bir dileği vardı; kendisini gerçekten sevecek bir kalp. Babası tarafından sürekli hor görülüp, sevgisiz ve korumasız bir hayat süren Keira, şeytanla yaptığı anlaşma sonucu Karanlıklar Lordu'nu öldürmeye kalkıştığında, hayatının altüst olacağından habersizdi. Herkesin, önünde korkuyla titrediği Karanlıklar Lordu tarafından esir alınan genç kız için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Karanlıklar Lordu Kayran için, bu namı almak hiç de kolay olmamıştı. Katıldığı tüm savaşlardan galibiyetle ayrılmış, düşmanlarının korkulu rüyası haline gelmişti. Karanlık ruhunun bir tek savaş meydanlarında ışığa kavuştuğuna inanan bu adam, bir gece çadırına gizlice sızan, asil ama hırçın bir güzelin ölümcül saldırısından kendisini korumak isterken, onu bekleyen sürprizin farkında değildi. Gözlerine ilk baktığı an, bu kızın tanıdığı tüm kadınlardan farklı olduğunu anlamıştı. Genç kızın öfkesinin ve cazibesinin ateşi Kayran'ın buz tutmuş, karanlıklar içindeki kalbini sarmıştı. Genç adam için artık tek bir gerçek vardı; bu asi güzel ona ait olmalıydı!



Sayfa Sayısı: 573

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları

Köle-Müptela Yayınları || Kitap Tanıtımı





Kudretli bir prensin bir köleye duyduğu tutku... Bir kölenin efendisine olan aşkı...

Veliaht Prens Edward, yatağını nice kadınlar süslerken, aradığı tutkuyu kölesinin gözlerinde bulduğunda âşık olabileceğini hiç düşünmemişti. Aslında Prens Edwardın aklını kurcalayan sorunun yanıtı gayet basitti: İkisi de sadece bedenlerinde özgürdüler. Ne Edward bir prensti ne de Jaymie bir köle... Dudakları, gözleri, elleri özgürce konuşuyordu. Sevişmeleri, birbirlerine haykıramadıkları, söylemek isteyip susmak zorunda kaldıkları cümlelerdi.

Her istediğini elde etmiş bencil bir prens, bir kölenin aşkıyla baş edebilecek mi? Aşkları için geleneklere karşı savaşırken engelleri aşabilecekler mi? Kaybedişi, intikamı ve pişmanlığı yaşarken sevgileri yeniden doğru yolu bulabilecek mi? Şehvetin, masumiyetin ve acının derinlerinde; aşkın her hâlini anlatan bir hikâye... 




Sayfa Sayısı: 744

Baskı Yılı: 2015

Dili: Türkçe
Yayınevi: Müptela Yayınları

16.GKK Blog Turu || Cambaz-Burcu Demet || Kitap Yorumu



Hükmen mağlup bir evliliğe gizli, büyük bir aşk…
Gecem ve Aktan'ın büyük bir iddiayla değişen hayatını okurken, hem kendini sürekli inkâr eden büyük bir aşka kapılacak hem de âşıkların düştüğü akıl almaz durumlara güleceksiniz.
Sürükleyici kaleminin gücünü kısa zamanda birçok baskı yapan Sahra adlı ilk kitabıyla binlerce okuruna hissettiren Burcu Demet'ten tanıdık kahramanlarla yepyeni bir macera!
Tutkulu bir aşkın kavurduğu Aktan'ın, imkânsıza; Gecem'e olan ısrarı, sonunda her ikisini de vazgeçemeyecekleri bir yolculuğa sürükler. Kahramanlarımız, tüm güçleriyle birbirlerine doğru çekilmeye ne kadar direnebilirler? Mutluluğa doğru sadece umutla değil, aynı zamanda büyük bir inatla koşarken birbirlerine karşı sürekli bir savaşı nasıl sürdürebilirler?
"Bazen, her şeye rağmen yumuşadığını hissediyordu Gecem. O fark etmediği zamanlarda, onu izlerken, o küçük kız oluveriyordu yine. Onun tarafından sevilmeyi hayal ediyordu için için. Ve her seferinde hızla uyanıyordu bu rüyadan. Aktan sevmezdi, onu sevemezdi."

Gezginler bu turda Burcu Demet'in Cambaz isimli kitabını ağırladı. Ve hemencik çok eğlenerek okuduğumuzu belirtmeliyim. Uzun süredir romantik komedilerle pek aram yok. böyle dram dram .. Burcu Demet'in de bu tarzda ilk denemesiydi ve bizde turumuza konuk ettik.
Öncelikle kıvırcık saçlar! Ah o kıvırcık saçlar! Çoğu kızın başına beladır hakikaten. BEnim saçlarım dalgalı ve iyi ki de kıvırcık değil. Zaten kitap da kıvırcık saç belasıyla başlıyor. 
Ve o kapak. Nasıl güzeldin sen öyle. Böyle üslubu eğlenceli bir kitaba böyle bir kapak tam oturmuş. Ne eksik ne fazla!
Kitabı ilk elinize aldığınız da 'İnat için evlenilir mi?' sorusuyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ve açıkçası ben evlenmezdim. Ama olaylar bu kadar karmaşıkken Gecem hayır diyemedi ne yazık ki! 
Gecem bizim kıvırcık kızılımız baş karakterimiz. Ve onun başının belası Aktan! Sürekli birbirleriyle atışıyorlar, laf sokuyorlar. Neden? Çünkü geçmişte yaşadıkları yakınlaşma ikisininde içine oturmuş. Yıllarca ikiside konuşamamış uzaklaşıp durmuşlar. Yani sürekli bir didişme çabası bunlardaki! Wn sonunda Aktan ortaya bir laf atıyor ve iddiaya giriyorlar. Evlenecekler! Kim önce pes edip diğerini çekemezse iddiayı o kazanacak. İş inada binince bizim iki keçi geri adım atmıyor. Olay büyüdükçe büyüyor.


Beni en çok rahatsız eden durum çok fazla karakterin olmasıydı. Ha bu temponun bir an düşmemesini sağlamış ve bir yandaki olaylar durulurken diğer yandaki olaylar karışıyordu. Çok karakterleri genel olarak sevmememin sebebi isimleri aklımda tutamıyor olmam. Yani yaklaşık on beş karakter vardı ve o kimdi? bu kimdi derken konuyu kaçırdım. Neyse ki Gecem ve Aktan hala favorim. 
İlk başta Gecem ismini çok yadırgadım. Söylerken falan çok tuhaf geliyor. Ama sonra alışınca böyle bir sahiplenme duygusu falan oluyor. Güzel! Beğendim. 
Ayrıca en sondaki teşekkür kısmının hikayeye yedirilmesine bayıldım. Hani okuyucuların, yazarın teşekkür edeceği insanların konunun en sonunda olaya dahil olmaları gerçekten harikaydı.
Olayların daha fazla detayına inmek istemiyorum. Sadece çok gülüp eğleneceğinizin garantisini verebilirim. 
Bir sonraki turda görüşmek üzere!

Puanım:

Hiçliğin Kıyısında-J.A.Redmerski || Kitap Yorumu || BlogTwin



Nasıl nasıl nasıl bu kadar geciktirdim ben bu kitabı bilemedim. Yolculuk hikayelerinden nefret eden ben, kitap bitmesin diye can çekiştim resmen! Kurguyu bu kadar doğru oturtabilen çok nadir yazar var kabul edelim. 
Yaşadıklarımız tesadüf değildir! Ve yaşayacağımız bir sonraki anın bize neler getireceğini bilemeyiz. Bu kitapta sizde hiç bir beklenti oluşturmadan, nereye gideceğini bilmeyen iki arkadaşın yolculuklarına eşlik etmenizi sağlıyor. 
Ne yalan söyleyeyim başlarda sıkılacağımı düşünüp çok önem vermemiştim kitaba. Bir de yetiştirmem gereken işlerim vardı ve baya baya ihmal etmiştim. Sanırım Ezgi bir aydır kitabın yorumunu koyabilmek için bekliyor. Bunun üstüne belki on tane kitap okudu kız. Sırf twin yapabilelim diye bekletti yorumunu.. Ancak girebiliyorum ben :/ 
Ancak kitap bir gün bile bekletilmeyecek kadar güzel bir kitaptı. Akıp gitti ellerimde resmen. Çıkalı çok olduğunda konusunu belki defalarca okumuşsunuzdur. Ama bende bahsetmeliyim. 





Yirmi yaşındaki Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca, ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrew'un da bazı karanlık sırları vardır…Andrew yolculukları esnasında Camryn'e kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrew'un ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkûm edecektir?


Camryn, başına gelen olaylardan dolayı psikolojik bir boşluktadır. Ne yapacağını bilemez bir haldeyken en yakın arkadaşı da onu sırtından vurunca pılını pırtısını toplayıp ilk otobüse atlar. Aklında hiç bir plan yoktur. Ne yapacağını bilemez halde yol alır otobüsle. Aslında bu belki de kafa dinlemenin en güzel yoludur. Nereye gideceğini bilmezsin ama en azından kafan rahat. Yolculuk sırasında da Andrew'le tanışırlar. Ve her ne kadar konuşmayı istemese de o andan sonra Camryn'in hayatı değişiverir.
İlk başlarda Camryn'in tesadüf eseri Andrew'le tanışacağı ve iki kafadar arabaya atlayıp yolculuk yapacağını düşünmüştüm ama öyle olmadı. Onlar tek başlarına karar verip çoktan otobüs yolculuğuna çıkmışlardı bile. 
Bir de hikayenin ismi ne kadar güzel bağdaşmış hikayeyle anlatamam. Andrew'in göğsündeki dövme -anlamını kitabın sonlarına doğru öğreneceksiniz.- tam olarak bu ismin konusu! Harikaydı.
Bir de oradaki otobüs yolculukları bizimki gibi değil. Şehirler arası, eyaletler arası mesela çok uzak olduğundan bir otobüsten inip diğerine biniyorlar. Bizdeyse Ankara'dan bin Ağrı'da in. Aktarma falan yok. Defalarca otobüs değiştiriyorlar ve günler geçiyor. O yüzden genel olarak uçak tercih ediyorlar. 
İkisininde otobüs için çok farklı nedenleri var ve biraz hüzün biraz eğlence farklı bir akış sağlamış hikayeye.. Yolculuk hikayelerini sevmeyen ben bile kanım kaynayarak okuduysam, evet tavsiye ediyorum demektir. 
Tekrardan bu kadar geciktiğim için Twin'imden özür diliyorum. Ezgi'nin yorumunu okumak isterseniz BURAYA tıklamanız yeterli! İyi okumalar...

Puanım:
            

Aşka Dokunmak-Nurgül Çelebi || Tanıtım Videosu

Merhaba, bugün bir tanıtım videosuyla karşınızdayım. Nurgül Çelebi'nin 6 Şubat'ta çıkacak olan Aşka Dokunmak kitabına ait ufak bir tanıtım videosu ... Kapağı o kadar güzel ki! Ben de heveslendim işte böyle bir şey yaptım. Umarım beğenirsiniz :)




Kızıl Tepe- Yabancı Yayınları || Kitap Tanıtımı

Kızıl Tepe


Jamie McGuire


Âşık olduğunuz kişiyi hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda olduğunuzu bilseniz ne yapardınız?

İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli, fakat âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda…

Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.

“Etkileyici… Yüreğinizi hoplatacak bu hikâyenin her dakikasına bayılacaksınız!” – Tracey Garvis Graves, Ada romanının New York Times çok satan yazarı.

“Sürükleyici bir kıyamet sonrası hikâyesi… McGuire etkileyici detaylar ve güçlü karakterlerle başarısını bu türde de kanıtlıyor.” – Booklist

“Ürkütücü, sürükleyici ve acımasızca gerilimli.” –Closer Magazine

Tersyüz-Amy Harmon || Kitap Yorumu

"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." -A Love Affair With Books -
"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-
"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-
"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." -Tuğçe'nin Kitaplığı-
Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...

Kitabın kapağını kapattığımda koca bir pastayı mideme indirmiş, yaklaşan mide spazmından önce ağzımda kalan o tatlı kremanın keyfini sürüyor gibi hissettim. Şu an mide spazmı anındayım! 
Tersyüz'le ilgili o kadar çok fazla yorum okudum ki "Ya ben bu kitabı okumuş kadar oldum, bana daha fazla bir şey kazandıramaz artık!" modundaydım. Ancak söylediklerime kitabın ilerleyen bölümlerinde pişman oldum. O kadar yorumun beklentimi yükselteceğini ve düşük bir puan vereceğimi düşünüyordum. Ancak ağladım ya ben! 6 yıldır kitapları gözyaşı dökemeyen ben,öyle bir sahne geldi ki, kitabı kapatıp hüngür hüngür ağladım! 
İlk başta savaş sahnelerine, yazarın çok detaya inmemesine kızmıştım. İlerleyen sayfalarda olaylar açıklığa kavuşunca avundum. 
Herkes sürekli Fern ve Ambrose'dan bahsediyor. Evet muhteşem bir kurgu! Modern çağın güzel ve çirkini lafı gerçekten cuk diye oturmuş. Ama ben en çok Fern'in kuzeni, Bailey'i sevdim. Tavırları, kendini o engelli haliyle kabullenişi, hatta bununla dalga geçmesi... çok dokundu kalbime! Zaten kitabı okuyanlar nerede ağladığımı az çok tahmin etmiştir. Ama söylemeyeceğim, spoiler olmasın. Bailey'in en sevdiğim tavrı da insanlar ortada "Ben çok çirkinim beni kimse istemiyor." kafasını yaşarken en samimi tavrıyla gelip kendini göstermesiydi. Yani diyor ki dünyada milyonlarca dert var sen hala neyin kafasındasın! Ki haklı da! 
Fern ve Bailey kuzenler. Anneleri aynı anda hamile kaldıklarını öğreniyor. Ve çocukluklarından itibaren birbirlerini arkadaş, dost, yoldaş oluyorlar. Ancak Bailey 11 yaşında kas distrofisi olduğunu öğreniyor. Yani yavaş yavaş kaslarını kullanamaz oluyor ve sandalyeye mahkum. Tabii Fern her an yanında ve destekçisi. 
Bailey'in babası bir güreş koçu. Ve Bailey'in de en çok istediği şey güreşçi olmak. Ancak bu hastalığı öğrendikten sonra bunun mümkünatı yok zaten.
Ve Ambrose! Ambrose lisenin, hatta kasabanın en yakışıklısı, en güçlüsü. Güreşte bir kez bile yenilmemiş! Ünü sayesinde üniversitelerden bursları bile var. Ve tabii ki acımasız hayatın gerçekleri Fern Ambrose'a deli gibi tutkun. Ama Ambrose o kadar yukarıdaki onu görmesinin mümkünatı yok.
Karakterlerden sonra olaya biraz giriş yapayım. İkiz kulelerin vurulduğu zamanı bilirsiniz. 'Hala bir komplo olduğu düşünülse de!' Milyonlarca kişi hayatını kaybetmişti. Hikayenin çıkış noktası işte burası! 
Ambrose bu olaydan fazlasıyla etkileniyor. Ve ülkesi için bir görev aşkıyla tutuşuyor. En yakın dört arkadaşını da heveslendirip, ikna ediyor ve orduya katılıyorlar. Tabii ki görev yerleri Irak! Ve gidenin geri döndüğü nerede görülmüş. Irak'ta son bir ayları kala yaşanan trajik bir olayla Ambrose dört arkadaşını kaybediyor. Ama sadece arkadaşlarını değil, kendi benliğini, yakışıklılığını, yaşam enerjisini de kaybediyor. Tedavi süreci, kendini toparlaması derken aradan yıllar geçiyor. Ve Ambrose kasabaya geri dönüyor. Ancak artık o eski güçlü Ambrose değil. Yıkılmış, yıpranmış ve kendini sorumlu tutuyor. 
Tabii geçen yıllarda Fern hala kasaba da ve o çirkin, dişleri telli, kabarık kızıl saçlı kız gitmiş. Yerine bambaşka birisi gelmiş. Her şey tersyüz olmuş!

"Güzelim Diye Övünme Bir Sivilce Yeter.

Zenginim Diye Sevinme Bir Kıvılcım Yeter"


Bu atasözünü eklemeliydim. Hikaye'nin özü bundan sonra başlıyor ve savaştan o kadar fazla bahsetmemesi aslında konunun çok da o olmadığını gösteriyor. Ve dediğim gibi sonu gerçekten beni bitirdi. Gerçekten bitirdi. Sadece bir aşkın değil, kasaba halkını da içine alarak yaşananların, savaştan dönmenin ne demek olduğunu, insanların tepkilerinin ve her türden ama her türden insanın olduğu bu hikayeye bayılacaksınız.

Puanım:
        

Çay Saati || Yeni Puanlamam!

Herkesin tatilinin yavaş yavaş başladığı, haftalık okunan kitap sayısının hızla arttığı bir günden merhaba!

Bu çay saatinde sizinle yeni puanlama banner'larımı paylaşmak istedim. Herkes de var ve bende de olsun istiyordum. Haziran ayında blogu açmama rağmen denk gelmedi yapmadım. Geçen günlerde aklıma gelen puanlama görüntüsüyle bu iş olur dedim. Ve tabii ki daimi destekçim, nişanlım, üşenmedi benim için istediğimden çok çok daha güzel bir puanlama sistemi oluşturdu.

Blogumun ismi Pilli Kütüphane olunca, puanlamam da pillerden oluştu. Ve bence harika bir görüntü ortaya çıktı.
Artık yorumlarımın altına ekleyebilirim. Ama öncelikle sizlere tanıtmalıyım;

1 Puan
Bunu pek kullanmak istemiyorum. Genelde de 1 puanı kolay kolay veren biri değilimdir. O yüzden bunu görürseniz o kitaptan uzak durun demektir!

2 Puan
Evet! İşte beğenmediklerimde genel olarak kullandığım puan. 

3 Puan
Eh! Ne sevdim, ne sevmedim. Bunu sık sık kullanıyorum, evet.

4 Puan
                    
Aslında bunu da sık sık kullanırım. Puanı kıt bir öğretmen gibi olduğumdan, 5 verilebilecek bir kitaba bile 4 verdiğim olmuştur.

5 Puan
                 
İşte en çok vermek istediğim, ama neredeyse hiç veremediğim puan. Yılda en fazla 5 kez oluyor bu nadir durum. Bu kitap ya ağlatmıştır, ya tekrar tekrar okunacak kıvamdadır. 


İşteee, fark ettiniz mi bilmiyorum ama sıralama kırmızıdan yeşile doğru gidiyor. Ve tekrar etmeme gerek var mı bilmiyorum ama ba-yıl-dım.

Sizce nasıllar? Haydi yorumunuzu yazın!






Gezgin Kitap Kardeşliği Blog Tur || Medcezir-Emily Snow || Alıntılar


Merhabalar, Gezgin Kardeşler'e katıldığım ilk tur olan Medcezir'de arkadaşlarıma alıntılarla eşlik ediyorum. Bu tür de okumaya pek alışık değilim. Ve genel olarak bir ünlü yaşantısının herkesin hayallerini süslediğini söylemek gerek. Tabii arka yüzünde olanları öğrenmek güzel oluyor. Hele bir de işin içinde aşk varsa. Değmeyin keyfime. İşte tur olarak beğendiğimiz alıntılar. Bir sonraki tur kitabında görüşmek üzere.


"Keşke o kıçını işten kovabilseydim," dedim.
Bana öyle yaklaştı ki bronz göğsü benimkine değildi. "Kovamazsın." Sonra saçımın bir tutamını alıp parmaklarının arasına kaydırdı. "Zaten istemiyorsun."


Cooper yoğun bakışlarını bana çevirdi.
 "Şaka mı yapıyorsun, Wills? Hayatımda tanıştığım en zor insansın sen."
Yanılıyordu. Ben zor biri değildim.
Sadece temkinliydim.


"Kendine çok güveniyorsun, değil mi?"
Durakladı. "Bu varsayımsal bir ifade ama doğruyu söylemek gerekirse öyleyim."
"Eğittiğin tüm kızlarla böyle varsayımsal mısındır?"


Bana bakışından, beni tanımadığı belliydi. Bu yüzden için rahatladı. Buraya geldiğimden beri bütün insanların beni tanımaması bu filmin bana en güzel getirisiydi.
Paranın yanında tabii.
Ve seksi Avusturalyalı sörf eğitmenin, diye ekledi kafamın içindeki ses.


"Yüzünün ortasına yumruğu patlatacağım," diye mırıldandım, o hız limitinin on kilometre üstünde sürerken.
"Seni ne durduruyor?"
"Şartlı tahliye sonrası gözetim altındayım."


Seni seviyorum
Ama sen olmadan da yaşayabilirim,
Sadece sensizliği reddediyorum.

GKK Blog Tur || Medcezir-Emily Snow || Tur Çekilişi

Geçen günlerde biz bu kızlarla o kadar hızlı kaynaştık ki. Bir anda tura dahil oldum. Nefes almadan tur işine giriştik. Ve bu da Gezgin Kardeşlere katılmam dolayısıyla ilk turum. Çekiliş şartlarını sağlayarak şu an turunu yaptığımız Medcezir kitabına siz de sahip olabilirsiniz.!




a Rafflecopter giveaway

Karanlıkta Buldum Seni- Go! Kitap || Kitap Tanıtımı

“Sen beni karanlıkta buldun ve kendimden kurtardın. Seni sonsuza dek seveceğim.”

Maggie Young, kendi deyimiyle, küçük bir kasabada, süper not ortalaması ve sıradan okul aktiviteleriyle yaşayıp giden sıradan bir kızdır. Normal bir ailesi, normal bir okulu, normal arkadaşları, kısacası normal bir hayatı vardır. On sekiz yaşına girmek için gün sayan Maggie, artık sıra dışı bir şeyler yaşamak, tutkuyla sevebileceği bir şeylere sahip olmak ister. VE KADER KARŞISINA CLAYTON REED’İ ÇIKARTIR…
Clayton Reed. Kasabadaki yeni çocuk. Kimseye yüz vermeyen gizemli yakışıklı. Geçmişinden kaçıp sığındığı bu küçük kasabada, her şeyden ve herkesten uzak durmaya kararlı. MAGGIE HARİÇ…
Herkesten köşe bucak kaçan Clayton, dış dünyayla arasına kalın duvarlar örse de Maggie o duvarların ardında neler olup bittiğini öğrenmeye kararlıdır. Çünkü tanıdığı hiç kimseye benzemeyen bu gizemli yabancıya deliler gibi âşık olmuştur. Ama o duvarların ardında yaşananlar Maggie’nin tahmin edebileceğinden çok daha korkunçtur. Clayton çok geçmeden adeta bir kelebek gibi Maggie’nin ışığına kapılıp özgürleştiğini sanır, Maggie ise Clayton’ın karanlığına hapsolur. Gün geçtikçe büyüyen bu karanlık, ikisini de yavaş yavaş yutarken onlar aşklarının her şeyin üstesinden geleceğine inanmaya devam eder. Çünkü delice bir aşktır onlarınki. Ya da belki sadece delilik…
New York Times çok satan yazarı A. Meredith Walters’tan kırık bir “ilk aşk” hikâyesi...




Eser Adı
: KARANLIKTA BULDUM SENİ
Yazar
: A. MEREDITH WALTERS
Yayınevi
: GO!
Barkod
: 9789759997892
Etiket Fiyatı
: 17.00 TL
Türü
: Roman
Çeviren
: Duygu Yücel
Editör
: Nurten Hatırnaz
Kaçıncı Baskı
: 1. Baskı
Kâğıt Bilgisi
: 60 gram kitap kâğıdı
Cilt
: Karton Kapak
Ebat
: 13,5 cm x 21 cm
Sayfa Sayısı
: 350
Baskı Tarihi
: Ocak 2014

Book Sacrifice Tag | Etkinlik

Ezgi mimlemiş sağolsun ben de hemen yapıyorum madem!.

1) Aşırı abartılmış bir kitap: Bir Zombi Kıyameti ile başlıyoruz! Bir kitapçıdasınız, dolanıyorsunuz ve BAM! ZOMBİ İSTİLASI! Ve bir anons duyuyorsunuz. "Ordu zombilerin tek zaafının aşırı abartılmış kitaplar olduğunu keşfetti." Hayatta kalmak için karşındaki zombiye herkesin öve öve bitiremediği ama senin hiiç beğenmediğin bir kitap fırlatacaksın. Hangisi?

Aynı Yıldızın Altında.. Herkes öve öve bitiremedi. Ama ben 3 verdim.

2) Bir devam kitabı: Kuaförden bomba bir saç kesimiyle yeni çıktınız ve BAM! Sağanak yağmur! Kendini korumak için şemsiye olarak kullanacağın devam kitabı hangisi?

Uyumsuzlar serisinin 2. kitabı derdim muhtemelen..

3) Bir klasik: Derstesiniz ve Edebiyat hocanız klasiklerin dünyayı değiştirdiği, edebiyatın adeta evrim geçirmesine sebep olduğuyla ilgili zırvalıyor. Gerçekten acayip bunaldınız ve klasiklerden birini alıp tam suratının ortasına fırlatacaksınız. Çünkü bu kitap gerçekten salakçaydı ve bütün sınıfa nasıl hissettiğinizi göstermek istiyorsunuz. Hangi klasik?

Klasiklerden sayılıp sayılmadığından emin değilim ama Ferrarisini Satan Bilge diyorum. Bana aşırı saçma gelmişti. Hala da öyle düşünüyorum.

4) Hayatının en az favori kitabı: Kütüphanede takılıyorsunuz ve BAM! BUZUL ÇAĞI! Dünya hızla donuyor ve hayatta kalmak için tek şansınız bir kitap yakmak! Yakmaktan asla pişman olmayacağınız, hayatınızın en az favori kitabı hangisi?

Neva.. Okuyalı yıllar oldu ama hala aklımda ne kadar da sevmediğim. Öyle kitaplar basılmasın yaa.


Kimseyi etiketlemiyorum. İsteyen herkes yapsın. Acayip üşeniyorum valla!

Şimdi Mevsimi | Etkinlik


Vera'nın Rüya Kitaplık'ından Ecrin'in davet ettiği bu etkinliğin sorularını çok ilginç buldum. O yüzden olmayan zamanımda yapmak istedim.



                                      1-Kışın okumalık favori bir kitabın var mı ?


Bunu genel bir soru algılıyorum. 

Yani bu kış çok okumak istediğim var ama kışın okumalık kitap önerecek olsaydım 

Böğürtlen Kışı derdim.

2-Kapağı mavi olan bir kitap ?

Guguk Kuşu

Pabucumun Ajanı-2

Kimliksiz

Ayaklı Bela

İki Hayat Arasında

3-Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap ? 

Hiç kuşkusuz Kürk Mantolu Madonna

4-Kış tatili için mükemmel olan kurgusal dünya ? 

Kış tatili kısa sürüyor. Bir gecede bitirdiğim Açlık Oyunları serisi derdim.

 Çok uzun süre yaşayamazsınız o oyunda zaten. Ya ölürsünüz ya da kazanırsınız.

5-Birlikte kış tatiline gidebileceğin bir kitap karakteri ? 

Neden bilmiyorum ama aklıma Fırtına'dan Holly geldi.

 O kız da bi tuhaflık var. Evet onunla giderdim.

6-Bu sene için listende olan bir kitap ?

Liste yapmadım ama okumak istediğim bir kitap var o da Kovan..

Zaten onu da aldım okunmak için sırada bekliyor

7-Favori tatil içeceğin,atıştırmalığın ve filmin ?

Kahve,çikolata .. Ve filmim yok aslında ben adam akıllı film izleyemiyorum.




Şimdi gelelim kimleri etiketledim.

Tabii ki Athena'nın Güncesi

ve şu an araştırmaya üşendiğim diğer bütün herkes ... 

Sevgilerle.

Illuminate,Bana Ruhunu Ver-Aimee Agresti || Kitap Yorumu


Onlara inanmak istemiyordum. İnanmak istediğim Lucian'ın benden hoşlandığı ve bunun bir oyun olmadığıydı.Durdu ve bakışlarını bana doğru çevirdi. Çok önemli bir şey söyleyecek gibi doğruldu."Dün gece konuştuklarımızı düşündün mü?" "Fotoğraflar üzerinde çalışıyordum. Sonra da uyuyakalmışım. Çok yorulmuşum.""Düşün Haven! Yapabileceğin çok fazla şey var.""Tam olarak ne istediğinden emin değilim."Eğildi ve kulağıma fısıldadı. Nefesi tüylerimi diken diken ederken yaralarım acıyor, batmaya başlıyordu. 'Ruhun…" dedi. "Bana ruhunu ver lütfen.'






Optimum Kitap etiketiyle çıkan bu kitabı ilk çıktığı günden beri merak ediyordum. Hatta kapağı görücüye çıktığından beri diyebilirim. Kapakta kullanılan ışıltılı görselin harika olduğunu belirtmeliyim! Kitap için Optimum Kitap'a teşekkür etmeliyim öncelikle...
 Ve gelelim kitabımıza aslında melekli şeytanlı kitapları daha önce hiç okumadım. Evet gerçekten de hiç okumadım. O yüzden benim için ilkti ve kitabın aksiyon kısımları çok hoşuma gitti.Baş karakterimiz Haven, okulda fazlasıyla hırslı bir lise öğrencisi. Kitap olaya hızlı bir giriş yapıp, bu okulda ki üç başarılı öğrencinin bir otel de deneyim imkanı kazandıklarını açıklıyor. Kazananlardan biri de Haven! Haven'da bu duruma şaşırıyor ve geleceği için, hayal ettiği üniversite için iyi bir fırsat olduğunu düşünerek kabul ediyor. Ancak tabii ki de hiçbir şey tahmin ettikleri gibi değil. 
Otelin kötü bir namı var. Yani eskiden bazı suçların işlendiği, kötü olayların yaşandığı bir otel. Ve otel sahibesi de bu kötü namı, oteli yenileyerek, lüks hale getirerek kullanmak istiyor. Yani otelin cazibesi kötü namından kaynaklı.
Bizim üç kafadarsa otel açılışı yapılmadan önce burada çalışmaya başlıyorlar. Verilen işleri layıkıyla yerine getirip, sözde kendilerine buradan ayrılırken iyi bir referans elde etmeye çalışıyorlar. Haven'sa yıllardır resim çekmeyi çok seven ve başka insanların bol bol resmini çrkmiş, bu konuda deneyimli birisi. Tabii ilk görevini de otel sahibesinden alıyor. Otelin her çalışanının, kendilerine ekip diyorlar, fotoğrafı çekilecek. Şimdi bu konuyla ilgili çok spoiler vermek istemesemde kitabın sonlarında bu fotoğraflar çok işlevsel hale geliyor, belirtmeliyim!
Otelin en alt katında bu üç stajere iki oda verilmiş. Biri erkekler biri kızlar için. Haven yalnız kalıyor. Eline geçen boş bir defterin üzerinde kendi ismi yazıyor ve bunun özellikle bir oyun olup olmadığını merak ederken, defterin içinde gün geçtkçe yazılar belirmeye başlıyor. Bu yazılar Haven'in dikkatli olması ve kendi koruması için gerekenlerle dolu. Ancak Haven ilk başta inanmıyor ve başına kötü bir olay geliyor. Hal böyle olunca defter de gün geçtikçe artan yazıları teker teker uygulamaya başlıyor. Bu arada bizlerde otelin işleyişini, ekip elemanlarını baya baya detaylıca öğreniyoruz Haven'la birlikte. 
Tabii işin içinde bir de aşk üçgeni var ki sormayın gitsin. Aslında öyle çok spesifik bir etken değil. Ancak Haven daha önceden böylesine göz önünde olmaya alışkın olmadığı için tuhaf karşılıyor. Ve Lance'yle Lucian arasında kalıyor. Lucian ekipten birisi. Ekip'in ne olduğunu da kitaptan öğrenmeniz taraftarıyım. Lance'yse onunla birlikte staj imkanı kazanmışlardan birisi. 
Aslında en başından beri ekiptekilerin konuşmalarından, tavırlarından işin içinde bir bit yeniği var diyorsunuz ama adı konulmuyor bir türlü. 300. sayfalardan sonra ancak anlayabiliyorsunuz o da defterin Haven'i yönlendirmeleri sayesinde. 
Haven'ın vücudunda üç adet yara izi var. İkisi sırtında birisi kalbinde. Sanki düşmüş bir melek gibi. Ve bunları sürekli saklamaya  çalışıyor. Ama defter sürekli ona kanatlı olan diye hitap ediyor ve bu ilk başta saçma geliyor. Tabii sonradan anlamlandırıyorsunuz olanları. 
Haven'ın karakteri çok güçlü ve aslında ekibin de aradığı böyle birisi. Kendilerini güçlendirecek bir lidere ihtiyaçları var. 
Daha fazla anlatmayı çok isterdim ama ne dersen spoiler olacakmış  gibi hissediyorum. Bu yüzden kitabı okursanız daha iyi olur diye düşünüyorum.
Seri toplam üç kitaptan oluşuyor. Zaten bu olanların üstüne yazılacak çok şey var bencede. Üçüncüsü henüz çıkmamış. 

Kördüğüm-Yabancı Yayınları || Kitap Tanıtımı



Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım. Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi. Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım… Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum… Bana inanıyor musun?

"Seksi, gizemli ve etkileyici bir hikâye… Calia Read'in kelimeleri sizi esir edecek ve aklınızı başınızdan alacak!" 
-Claire Contreras, There is No Light in Darkness'in Yazarı-






Sayfa Sayısı: 
336

Baskı Yılı: 2015


Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı

Elfabe-Mehmet Ali Bulut || Kitap Yorumu


El ve parmak yapılarımız ile yüz hatlarımız davranışlarımızı belirleyen genetik kodlar içerir. Bu genetik kodlama; kişinin iç hâllerinden, yeteneklerinden, hastalıklarından, başarılı ya da başarısız olabileceği girişimlerinden haberler verdiği gibi düşünce süreçlerini de belirler. Parmakların uzunluğu ya da kısalığı, avuç içindeki çizgiler, yükseltiler ve çukurlar hep bir şeylere işarettir. Mesela, bir meslekte çok başarılı olmuş insanların ellerinde belirgin ortak özellikler vardır. İnsan yüzünün sol kısmı o insanın gerçek kişiliğini yansıtır. Buna karşın sağ tarafı ise saklamaya çalıştığı diğer yüzünü gösterir. 
Her insan;-Kendi hayat yürüyüşünün nasıl olacağını,-Hastalık ve sağlık durumu ile ilgili gelişmeleri,-Evlilik hayatını ve sürecini,-İnsan ilişkilerindeki potansiyelinin ne olduğunu merak eder. 
El ve yüz çizgilerinden, tavır ve davranışlarından insanların kabiliyet ve kapasitelerini okuma sanatı olan ELFABE, insanın yüzündeki, avucundaki, cildindeki birtakım işaretlerden hareket ederek, hayatını doğru yönlendirmesi için ona yardımcı olmak amacıyla yazılmış bir kitap... Genetik potansiyelini keşfetmek isteyenlere kaynak niteliğinde bir eser...

Aslında söyleyecek pek fazla bir şeyim yok. Çünkü okuduklarımın etkisi altındayım hala. Gelen geçenin eline, yüzüne bakmaktan bir tuhaf oldum. Neden derseniz, işte tüm suçlusu bu kitap!  Bilmiyorum sizin ilginizi çeker mi ama ben beden dili işaretlerini, el çizgilerinin anlamlarını, yüz çehresinin ifade ettiklerini oldum olası merak etmiş ve okumuş biriyimdir. O yüzden bu kitap tam üstüne geldi. Tabii ki bir oturuşta tamamını öğrenemiyor insan. Arada açıp bakıyorsunuz. Her şeyden önce kendini kıyaslıyor insan yazanlarla. Benim elim böyle mi? Parmaklarımın boğumları nasıl? Alnım geniş mi? Sonra okuyorsunuz nasıl yorumlanacağını. İfadelere alışmak zaman istiyor ama alıştıktan sonra "Anne gel senin de eline bakalım neymiş?" demeye başlıyorsunuz. Otobüse binince insanları yokluyorum şöyle mi böyle mi diye! Çok eğlenceli bence.
 Elfabe kitabının kapağı'ndaki görsel çok tuhaf ve hafif bir kabartı eklendiği için çok etkileyici olmuş. Ha sanmayın ki elinizden fal bakabiliyorum artık! Hayır! Nasıl beden dilini yorumluyorum, bu da öyle.. Yıllardır insanların öğrenmeye uğraş verdiği bir bilim dalı ayağıma kadar gelmiş gibi hissettim. Bir anda öğrenilecek gibi değil ama en azından işe kendinizden başlayabilirsiniz.
Kitabı incelerken yeri geldi ellerimi çizdim, yeri geldi benzetmeye çalıştım ama yazarımızın da dediği gibi tek seferde öğrenilmiyor bu işler. Zaten öyle olsaydı şu an bu kitabı okuyan herkes ellerden bir karakter tahlili yapabiliyor olurdu. Ama o iş öyle değil işte!
Kitabın kalitesi de oldukça iyiydi. Son zamanlarda çıkan saman yapraktan hallice kitapların aksine çok kaliteli bir kağıdı vardı. Sürekli okunarak ilerlenmiyor illa ki. Ancak sizin de burada kendinizden bir şeyler bulacağınız kesin. 
Çünkü hiç kimseyi olmasa bile, insan kendisini keşfetmeye olan merakından okur bu kitabı!
Belirmeliyim ki bir kişisel gelişim türü altında Kitap Yurdu'nda çok satanlara girmiş. Tebrik ederiz. Seveni çoksa siz de alıp bir inceleyin bence.

Bu videodan da kitapla ilgili detaylı bilgiler alabilirsiniz.