Nemesis Yayınları || Eylül Ayı Kitapları

New York’lu kadınların hayallerini süsleyen gözde bekâr Brit Bencher’ı herkes Öldüren Cazibe diye bilir. O bekletilemez, reddedilemez, istediği

şeyi alması için neyi istediğini işaret etmesi yeterlidir.

Ancak madalyonun öbür yüzünde, ailesine son derece düşkün, şefkat dolu bir adam vardır. Özellikle söz konusu şey kız kardeşi olduğunda akan

sular durur. Yaşadığı kötü günler nedeniyle büyük bir depresyon geçiren kız kardeşinin tek kurtuluş yolu, hiç kimsenin ulaşamadığı bir adamla

görüşüp yıllarca üzerinde çalıştığı projeyi ona anlatmasıdır. Bu onu yeniden hayata döndürebilecek tek yoldur ancak Brit tüm şöhretine rağmen

bu adama ulaşamayan insanlar arasındadır.

Sonunda bir yol bulur. Gizemli adamla görüşebilen tek kişi gibi görünen avukatına ulaşır. Tori Anderson. Doğrudan o adama ulaşmak istediğini

söylese asla yardımcı olmayacak olan Tori’yi baştan çıkarmaya, böylece duygularını kullanarak ondan istediğini almaya karar verir. Ne de olsa o

Öldüren Cazibe’dir. New York’lu modeller, kapak kızları, hatta neredeyse tüm kadınlar onun peşinden koşarken, Tori gibi bir avukatın ona hayır

demesi mümkün değildir.

Öyle değil mi?

*********************************************************************************

Joey, iş için Amerika’dan İngiltere’ye gelmiştir. Son dönemlerde epey kötü gitmiş özel hayatı yüzünden, evinden uzakta olacağı bu

dönemi, kafasını toplamak için de kullanmaya kararlıdır. Kaldığı evin kapı komşusu olan Ian ve kızı Lily ile tanışır. Sadece baba ve

kızdan oluşan bu aile, hayatına tahmin etmeyeceği bir şekilde dahil olmuştur ve aralarındaki ilişki gittikçe güçlenmeye başlar. Ian,

Joey’in hayatında gördüğü en farklı ve dingin erkektir. Ve bu dinginlik, geçmişte yaşadıklarından ileri gelmektedir.

Evinin yakınlarında koşuya çıktığı bir gün Joey, saklı kalmış bir göl keşfeder. Kışları buz tutan bu göl, beş kadının sığınağıdır adeta.

Her gün gölün buz gibi sularında yüzmek için buluşan beş eski dost… Joey’i de aralarına davet ederler. Onlarla birlikte gölün

soğuk sularında yüzmeye başlayan Joey, bu kadınlardan hayatla ilgili her gün yeni bir şey öğrenir. Ağızlarından çıkan her

cümleden bilgelik akan bu kadınlar, Joey’i, hem kendini hem de Ian’ı anlayabileceği bir yola sokarlar. Ancak hayatta geri dönüşü

olmayan bazı yollar vardır. Anlamak gibi… İnsan bir kez anladığında, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

*******************************************************************************



Sonuna Kadar

Jennifer Probst Barkod 9786059809191

Eser Adı Sonuna Kadar

Türü Roman

Yazar Jennifer Probst

Yayına

Hazırlayan

Çevirmen Yaprak Yılmaz

Kapak

Tasarım

Baskı Kitap Matbaası

Kâğıt

Kalitesi

Sayfa

Sayısı

Ebat 13,5*21

Baskı Yılı Eylül 2015 (1.Basım)

Fiyatı  18 TL

Hasret Parlak

Başak Yaman Eroğlu

3.HAMUR 70 GR (Karton

Kapak)

336

Yalnızlık Cesaret İster-Merve Deniz || Kitap Yorumu


Birbirlerine yasladıkları tek şey bedenleri değildi; tüm umutları, umutsuzlukları o gece koyun koyunaydı.
Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?
Başarılı, genç ve güzel bir kadın olan Rüya, ta ki âşık olduğu adamla aynı adaya düşene kadar bu sorunun yanıtını hiç düşünmemiştir. Gönlünü, çalışanların "Otoriter Despot" ismini verdiği yöneticisi Arel Bozan'a kaptıran Rüya, Arel'in kendisini fark etmesi için sonsuz bir çaba içindedir, ama ne yaparsa yapsın bir türlü Arel'in dikkatini çekmeyi başaramaz. Çıkacakları Hindistan gezi ise Rüya'nın son şansıdır: Ya devam edecek ya da vazgeçecektir. Fakat hiçbir şey planladığı gibi gitmez ve kendisini âşık olduğu adamla birlikte ıssız bir adada bulur. Acaba hayatta kalmak için büyük bir mücadele verdikleri bu ıssız adada Rüya, Arel'in duvarlarını yıkabilecek midir? 

Aslında bu kitaba başlarken fazlasıyla ön yargılıydım. Çünkü ıssız ada hikayeleri ya uçak kazası sonucu ya işte gemi batması sonucu falan olur değil mi? Tabii ki bununda öyle olacağını düşünerek başladım okumaya...
Kurgunun farklı olacağını daha ilk baştan anladım aslında.  Açıp okumadan bilemiyor insan, harbi. Hikayenin başında bir patron çalışan ilişkisi görsek de kurgu bunun üzerine dayalı değil. Hatta sonlarda anlayacağımız üzere baya baya derin işler var işin içinde.
Her neyse ilk olarak söylemek istediğim bir şey var. Bu kitap aynı kurguyla hiçbir şeyi ellenmeden yut dışında çıkmış olsaydı (muhtemelen Novella haklarını alırdı.) şimdiye tüm bloggerlar kapış kapış almış  okumuş ve hayran kalmış olurdu. Yani bir nebze Hiçliğin Kıyısında gibi olurdunuz. Ciddiyim. 
Neden derseniz? Çünkü kurgusu yurt dışında çıkmış kitaplar kadar güçlü. Duyguları işleyişi, karakterlerin yansıtılışı gerçekten sağlam bir kitap. 
Ama Türk bir yazarın yazdığını görünce oluşan ön yargıdan dolayı okunmuyor kitaplar. Bunu ben de yapıyorum. Hatta başta söylediğim gibi bu kitap için bile yaptım. Ama kitabın sonuna kadar hep bunu düşündüm. Bu kitap yurt dışında çıkmış olsaydı insanlar çevrilmesi için yayınevine baskı yapar, okumak için kıvranırlardı. O kadar güzel yani! 
Ha şimdi gelelim ıssız ada olayına. Burada ne gemi batıyor ne de uçak düşüyor. Durun en iyisi baştan anlatayım.
Şimdi bizim kız Rüya, bu Arel'e hunharca aşık. Arel'i ilk başta yabancı sandım ama değil. Her neyse bunlar bir sebepten ötürü birlikte yurt dışına bir iş görüşmesi için gitmek zorunda kalıyorlar. Gidecekleri iş görüşmesi aslında planlanmış bir oyunun parçası. Rüya ve Arel'de içine düşüyorlar. Natali,( Evet, Rus asıllı), geçmişten gelen bir iş hesaplaşmasında Rüya ve Arel'i katakulliye getiriyor. 
Sonuç olarak Rüya ve Arel kendilerini ıssız bir adada buluyorlar. Aradaki olaylardan, nasıl ve nedeninden çok bahsetmek istemiyorum çünkü spoiler olabilir. Emin olamadım şimdi yazarken. O yüzden Natali'nin neden böyle bir şey yaptığını okurken öğrenmelisiniz. 
Rüya babasının ölümünden sonra annesine fazlasıyla bağlı. Annesiyle birlikte yaşıyor. Birdenbire değişen hayatında ölümle boğuşup hayatta kalmaya çalışırlarken, bir yandan da annesini özlüyor. Ara ara belirtilen bu durum benim çok hoşuma gitti. Sonuçta her ne kadar da sevdiğiniz adamla ıssız bir adaya düşseniz de o kadar bağlı olduğunuz bir insanı, annenizi, bir anda unutmanızı bekleyemezdik.
İlk ıssız adaya düştüklerinde 'Daha ne olabilir ki?' diye düşündüm. Sıkıcı ve yavan bir anlatım bekledim. Yalan yok! Ama varyaaa, o ıssız adada yaşadıklarını öyle güzel aktarmış ki yazar. Harbiden bayıldım. Yemek bulma çabaları, mühendislik bilgilerini kullanmaları, yaptıkları barınağa kadar...
Ayrıca bu en çok da aşırı bilgi isteyen bir tarz. Yani böyle şeyleri bilmeden yazamazsınız. Aslında bu açıdan birazda gururlandığımı söylemem gerek. Araştırarak öğrenen, bilen ve bize hissettirebilen yazarlarımızın olması çok gurur verici. Zaten o yüzden söylüyorum, yurt dışında çıkan bir kitaptan farksız diye.
Her ne kadar bir aşk hikayesi gibi dursa da beni asıl etkileyen kısım işin içinde iş var dediğim kısımdı. Hani yukarıda dedim ya Natali meselesi! Bu Natali az değil, yemin ederim. İlk başta sadece bir aşk meselesi olarak düşünmüştüm ama sonlarda öyle şok edici olaylar oldu ki! Cidden çok çok iyiydi.
Ayrıca edebiyatı sadece edebiyat olarak veya eğlence olarak değil. Bana bir şeyler katsın, yeni şeyler de öğretsin diyenler içinde çok muhteşem bilgiler var burada! Issız bir adada ciddi bir mücadele okudum ben bu kitapta! 
Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Sanırım ilk defa yeni yazarlardan birinin kitabına 5 puan veriyorum. Bu benim içinde bir ilk. O yüzden ne kadar beğendiğimi anlamışsınız. Eksiksiz bir kitaptı. Okursanız bir şeyler kaybetmek yerine çok şey kazanacağınız bir kitap. Ve arka kapağında yazılanlardan çok daha içi dolu bir kitap.  

Puanım:

GKK 28.Blog Turu || Kızıl Ateş-Ilona Andrews || Kitap Yorumu



Ben ateşim: Benim için yan.
Nevada Baylor dedektiflik kariyerinin en zorlu göreviyle karşı karşıyaydı; dengesiz bir şüpheliyi bulup ailesine teslim etmek. Bu görev tam bir intihar girişimiydi. Yakalaması gereken kişi en yüksek seviyede büyü gücüne sahip bir Lider'di ve önüne gelen her şeyi ve herkesi ateşe veriyordu.
Ve sonra son derece karanlık ve baştan çıkarıcı bir milyarder ve aynı derecede güçlü başka bir Lider, Connor "Çılgın" Rogan ortaya çıkmış ve Nevada'yı kaçırmıştı. Nevada ondan kaçmakla, kendisini onun kollarına bırakmak arasında bocalıyordu. Ve daha da kötüsü, hayatta kalabilmek için Çılgın Rogan'la işbirliği yapmak zorundaydı.
Rogan da Nevada'yla aynı hedefin peşindeydi, bu nedenle ona ihtiyacı vardı. Fakat Nevada kolay lokma değildi ve Rogan hayatında ilk kez kendinden başka birisini önemsemeye başlamıştı. Ama Rogan büyü dünyasında aşkın da en az ölüm kadar tehlikeli olabildiğini çok önceden öğrenmişti.











Gezginler gezdi gezdi, yine tadından yenmeyecek bir kitap buldu. Toplaşın, anlatıyorum!
Hazır logomuz yeni değişmiş, hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmuşken bunu da güzel bir kitapla taçlandıralım dedik.Yabancı Yayınları etiketiyle çıkan Kızıl Ateş 28. turda bize konuk oldu. Biz bu misafirlikten pek bir keyif aldık.
Uzun süredir az kitap okumanın etkisiyle aç bir hayvan gibi kitabı sömürmüş olabilirim. Yoğunluğuyla ve kurgusuyla göz dolduran bir kitaptı. Ne yalan söyleyeyim ilk başlarda kapağını çok çekiştirmiştik kızlarla. Orjinalin kullanılmadığına sevinmiştim ama buna da içim sinmemişti. Yani ilk bakışta... Kitap ilerlerken anladım ki aslında kapak tam oturmuş. Yani o kurgu ancak böyle tarif edilebilirdi. İyice yaklaşırsanız çemberi de görebilirsiniz. O çemberi aklınızda tutun e m? Hatta ben de kendi kendime alternatif bir kapak yapmaya çalıştım ama o işler uzaktan göründüğü gibi değilmiş :D -Guaj boyalarım gitmeyeydi, iyiydi.-
Kitabı ilk olarak çevirmeni Hanife Albayrak "Yeni bir çeviriye başladım." dediğinde görmüş ve merak etmiştim. Hanife'nin çevirisine çok merak ediyordum, hepsi üst üste geldi yani. İyi de oldu.
Kitabın kurgusuna gelecek olursak; Yıllaar yıllar önce bilim adamları Osiris Serumu'nu icat ederek insanların içindeki büyü yeteneğini ortaya çıkartmış ve bunun olumlu olumsuz sonuçları düşünülmeden dünyaya yayılmış. Hal böyle olunca büyü sahibi insanlar nesillerinin devamını büyü güçlerine sahip kişilerle evlenerek garantiye almışlar. Büyü soyu devam etmiş. Ve günümüzde bunun daha da güçlü büyücüleri ortaya çıkarttığını öğreniyoruz. Elementleri ve güç sahiplerinin sıralamaları için Ejder'in bloğunu buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz. Kendisi fazlaca kafa patlattı bu şe. Ve benim aklım hala almıyor gerçekten.
Yoğun bir kurgusu var demiştim gerçekten öyle. O elementlerdi, büyü güçleriydi o kadar fazla geldi ki bana. Gecenin bir yarısı kitabı okurken beynimin aşırı yüklemeye maruz kaldığını hissettim. Tabii bu çok zevkliydi çünkü uzun zamandır böyle hissetmiyordum.  Bir kitabın beni böylesine zorlaması çok hoşuma gitti.
Benim favori karakterim güçlü duruşuyla, tavrıyla, olaylara bakış açısıyla Nevada! Ailesine bakmak için küçük bir şirket işletiyor. Bu şirket de dedektiflik şirketi ama öyle ciddi işler peşinde değil. Ufak işlerle uğraşıyor.
Sonra bir gün Adam Pierce'i takip etmek, yakalayıp ailesine teslim etmek üzerine bir görev alıyor. Almak zorunda bırakılıyor! Ama bu kolay bir iş değil! Çünkü Adam Pierce aranan bir suçlu, bir kaçak ve Nevada'nın Adam'ı polislerden önce bulması gerek.
Ha bir de, Adam Pierce güçlü bir büyü gücüne sahip ancak Nevada'nın büyü gücü yok. Büyü soylu bir aileden gelse de Nevada'nın yeteneği yok. Yani en azından öyle biliyor.
Sonra karşımıza Çılgın Rogan çıkıyor. Nereden, ne ara çıktığını anlamadığım Çılgın Rogan çok havalı. Zaten Nevada'yla aralarındaki ilişki de çok farklı.
Ay, anlattıkça anlatasım, yazdıkça yazasım geliyor. Ama spoilere gireceğim, valla susuyorum.
Uzun bir aradan sonra farklı bir kurguyla geri dönmek mükemmel oldu. Bu kitap yeni bir soluk olacak. Hayatınızı alevlerden bir çemberle kaplayacak. Mutlaka okuyun!