GKK Blog Turu || Serbest Düşüş-Leah Raeder || Kitap Yorumu


Her gece ışıkları görüyorum. Tüm dünya mutlu olmanın sırrını bulmuş da kimse benimle paylaşmıyormuş gibi geliyor.
On sekizime yeni girdim; şimdiye kadar yaşıtlarım gibi hayatımı doludizgin, hiçbir sorumluluk almadan, günübirlik yaşadığımı düşünebilirsiniz. Tabii ki hayır. Ebeveynlerim sağ olsun, bu ailede yetişkin olan hep ben olmak zorunda kaldım. Ama okuldaki son senemde bu değişecek çünkü büyük bir film okuluna girmek, annemi rehabilitasyona başlaması için ikna etmek ve koşullar ne olursa olsun, asla ama asla kendi geleceğimi mahvetmemek gibi önemli planlarım var. Ancak hayatın da, planları serbest düşüşe geçirmek için kendince yöntemleri var.Erkeklerle olan "ilişkimin" değişeceğini, birini gerçekten sevebileceğimi söyleselerdi gülüp geçerdim. Sonra onunla tanıştım. Hiç beklemediğim bir anda hayatıma giren Evan, gerçek beni, kalbini korumak için duvarlar örmüş o sert kızın ardındaki korkmuş ama güçlü kızı görebiliyor. Şimdi gerçekten mutlu olmak için bir şansım var, kendime izin verebilirsem tabii.İster aşk deyin, ister serbest düşüş. İkisi hemen hemen aynı şey.

Yepyeni bir turdan hepinize merhabalar! Bu sefer Novella Dinamik Yayınları'ndan çıkan Serbest Düşüş isimli romanı mercek altına aldık. Bir çok olumlu yorum ve goodreads puanının yanısıra, 2013 Goodreads Choice 'da en iyi çıkış yapan yazar adayı ödülüne sahip. Bu yüzden kitap oldukça ilgimizi çekti. Özellikle Başka Dilde Aşk'ın yazarı Mia Sheridan'ın yorumuyla "Tamam, bunu okumalıyım." moduna girmiştim bile.
Baş kahramanımız Maise, ailesel olarak sıkıntılarla kaplı bir evde yaşıyor. Sorunlu ebeveynlerden dolayı çoktan sorumluluklarının bilincinde ve her şeyin üstesinden kendi bildiği yöntemlerle gelmeye başlamış bile. Bir çocuk kendi kendine ne kadar olgunlaşabilirse o kadar bunu başarmış biri, Maise. Yanlış yöntemlerle yanlış kararlar alarak yürütüyor hayatını. Sanırım takdir ettiğim tek kararı her ay bir korkumu yeneceğim demesi. Her ay bir korkusunun üstesinden geliyor ve böylece daha da güçleniyor. Çok başarılı bir yöntem olduğunu söylemeliyim. Galiba ben de bu yöntemi kullanacağım.
Maise'nin hayali, Film Okulu'na gitmek ve bunun için önünde sadece bir lise senesi kalmış. Bunun için yapması gereken tek şey, okulda filmle ilgili olan o dersi almak ve bir sonraki sene Film Okulu'nda olacak.
Son senesine başlamadan önce bir yaz gecesi, lunapark'a gidiyor. Ve orada Evan'la karşılaşıyor. Kendinden oldukça büyük bir yaşta olan Evan'la ufak bir maceradan sonra hemen o gece birlikte oluyorlar. Maise'nin babasıyla yaşadığı bağlanma probleminden dolayı Maise, kendinden büyük erkeklerle birlikte olmayı seviyor ve bunu uzatmıyor. Tek gecelik bir ilişki onun için hepsi. Evan'la da öyle oluyor. Yaşı hakkında, öğrenciliği hakkında yalan söylüyor ve olup bitiyor. Ama Maise'nin aklında hep Evan kalıyor. Liseye başladığındaysa, hiç beklemediği bir şey oluyor. Evan'la karşılaşıyor. Ve Evan'ın okuldaki pozisyonundan dolayı işler sarpa sarıyor.
Kişisel olarak yorum yapacak olursam; kitabın özellikle ilk bölümünde açık bir şekilde +18 sahneler olmasından dolayı yaş sınırı olması taraftarıyım. Tabii bu benim kişisel görüşüm. Bunun haricinde birkaç yerde ki cümle düşüklüğünden dolayı, anlamakta zorluk yaşadığım cümleler oldu ama sonradan oldukça iyi toparlandığını düşünüyorum. Bunun haricinde karakter olarak Maise bana çok uzak bir karakter. Tavırları, duruşu, olayları yaklaşımı. Ben olsaydım asla yapmazdım dediğim şeyleri yaptı ve belki de bu yüzden daha çok ilgimi çekti. Babasıyla sorunlu karakterleri anlatmak bence oldukça güç ve tarifsiz. Ve sonunda okula yeni gelen kızla ilgili bir hikaye okumadığım için çok mutluyum. Ehe.
Size de keyifli okumalar dilerim.

GKK Blog Turu- Karantina/Lex Thomas-Kitap Yorumu


Mezun ol… Ya da olmaya çalışırken öl.Erzak dolu paletler düşmeye başladı. Yere çarptıklarında parçalanıyor, içerisindekiler etrafa saçılıyordu. Helikopter geri çekilirken görünmeyen bir mekanizma gri kubbedeki açıklığı kapadı. Etraftaki çocuklar dizildikleri okul duvarından fırlayıp dört bir yana dağılmış paketlere atıldılar. Çocuklar, David’in etrafında erzakları elde etmek için boğuşuyor, birbirlerini tekmeliyor, tırmalıyordu. David, lisenin bu kadar zor olacağını aklının ucundan bile geçirmemişti. 






Yeni bir tur kitabından hepinize merhaba! Kitabı yorumlama sırası bana geldiğine göre böylesine ilginç bir kitabın dedikodusunu yapabiliriz. Sıradışı kurgusuyla sizi şaşırtacak kitaplardan olduğunu söyleyebilirim elbette.
Hikayeyi bir geçmiş bir gelecek şeklinde okuyoruz ve ilk başlarda bu anlam karmaşasına yol açsa da sonradan kurgunun tamamen oturması sağladı ve ben etkileceyici bir girişti. Hikayenin geçmişinde sıradan Amerikan okullarından birini okuyoruz. Ezilen öğrenciler, popülerite problemleri, havalı çocuklar vs. gibi aslında hiç yabancı olmadığımız ögelerle karşılaşıyoruz. Baş kahramanımız David geçmişte oldukça başarılı bir futbol oyuncusu olsa da bazı sebeplerden dolayı popularitesini kaybetmiştir. Ve onun yerine Sam futbol takımının kaptanlığını üstlenmiştir. David'in kız arkadaşından da kaynaklı sebeplerler David ve Sam tuhaf bir sürtüşme halindedirler. Eskiden ezilen bir karakter olan Sam, şimdi acısını diğerlerinden çıkartan, egolu bir yapıya sahiptir.
Gelecekteyse, okul karantina altındadır ve okulda herkes bir takım içindedir. Ancak tahmin edersiniz ki David tek başına takılıyordur. Aslında yanında bir de küçük kardeşi Will vardır. Will epilepsi hastasıdır ve bu yüzden yaşanacak sıkıntıları tahmin edebilirsiniz. David ve Sam'in arasındaki sürtüşme alevli bir biçimde devam etmektedir. Hatta daha kanlı bir halde desem yeri var. Göz oymalardan tutun da, adam öldürmeye kadar gidiyor bunun sonu.
Galiba kitabı iki erkek yazarın yazması, bu kanlı sahnelere yol açmış. Ben başarılı buldum. Goodreads'de çoğu yurtdışı yorumları olumsuz olduğu için beklentimi oldukça düşük tutmuştum. Belki de bunun etkisiyle ortalamanın üstünde bir kitap olduğunu söylemem mümkün. Kitabın sonunu tahmin etmiştim ama yaşanan olaylar cidden akıl almazdı.
Özellikle David önceleri tek başınayken kendine bir takım toplaması bence en iyisiydi. Tabii bir lisede bu kadar sıkıntılı günler geçireceğini kimse tahmin etmez. Resmen ölüm oyunları gibiydi. Serinin devamını da merakla bekliyorum.



2016 Yaz Okuma Şenliği Listem

Biliyorsunuz ki Bahar Okuma Şenliği'nin sonuçlarının açıklanmasıyla Pınar Abla şenlikleri bırakacağını duyurmuştu ve ben de herkes gibi bu duruma oldukça üzülmüştüm. Çünkü her ne kadar istikrarlı bir şekilde katılamıyor olsam da her üç ayda bir o listeyi hazırlamak bile ayrı bir heyecanlı geliyordu bana. Bittiğini inanmak istemedim yani bir süreliğine.
Sonra şenliğin katılımcılarından fgofilmdizianime Blog'unun sahibi şenlikleri devralmış ve ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Tabii ki Pınar Abla yaptığı zamanların yeri ayrı ama şenliklerin devam ediyor olmasına acayip mutlu olduğumu belirtmeliyim.
Liste hazırlığını gene yaptım ve buna uyup listemi tamamlayabilmeyi ümit ediyorum. Dilerim başarılı olabilirim.

1.Kategori (10 puan): İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap.
Bin Muhteşem Güneş-Khaled Hosseini (375syf)

2.Kategori (10 puan): Adında çoğul eki almış bir sözcük bulunan bir kitap. 
Dublinliler-James Joyce (285 syf)

3.Kategori (10 puan): İki veya daha fazla yazarın yazdığı bir kitap.
Her yazarın bir öykü yazarak oluşturduğu kitaplar kapsam dışı.
Kıyamet Gösterisi-Neil Gaiman Terry Pratchett (416 syf)

6.Kategori (10 puan): Adında bir yiyecek olan kitap. (Sebze, meyve, yemek vb. olabilir.)
Ekmek Arası- (224 syf)

7.Kategori (10 puan): 29 Haziran-30 Eylül tarihleri arasında vefat etmiş yazardan bir kitap.
Silmarillion-Tolkien (696 syf)

8.Kategori (10 puan): Ülkemizde en azından iki yayınevinin basmış olduğu bir kitap. (Baskısı olan yayınevlerinden sadece birinin piyasada olması sorun teşkil etmiyor.)
Ermiş-Halil Cibran (104 syf)

9.Kategori (10 puan): Ölmeden önce okumanız gereken 1001 kitap listesinden bir kitap.
Otomatik Portakal- (172 syf)

11.Kategori (10 puan): Kategorilerden bağımsız canınızın istediği bir kitap. 
Hırsızlar Cumhuriyeti-Scott Lynch (688 syf)

12.Kategori (10 puan): Adında emir kipli sözcük bulunan bir kitap.
Beni Sev Diye-Asude (592 syf)

13.Kategori (10 puan): Goodreads tarafından 2009 yılından günümüze kadar seçilen en iyi kitaplardan bir kitap. Liste için buraya. Diğer yıllar yan taraftaki menüden seçilebilir. 
Göremediğimiz Tüm Işıklar- (576 syf)

14.Kategori (10 puan): Sanat temalı bir kitap. 
Operadaki Hayalet- (296 syf)

15.Kategori (10 puan): 2016 yılında basılmış bir kitap, yabancı kitapların ülkemizde basılış tarihi dikkate alınacak. 
Silber Rüyalar Kitabı-2 - (400 syf)

16.Kategori (10 puan): Pinuccia'nın Kitapları (Hepimizin severek katıldığı şenliklerin sahibi Pinuccia'nın Kitapları bloğunun sahibi Pınar’ın 2013 Temmuz’undan itibaren başlattığı şenliklerde okuduğu bir kitap. 
Linger- (288 syf)

17.Kategori ( Her kitap 10 puan iki kitap okunursa ekstra 10 puan toplamda 30 puan): Adınız ve soyadınız baş harfleri başlayan iki kitap. Çift isimli/soyadlı arkadaşlar istediği ismi kullanabilir.
Fobi-Wulf Dorn (352 syf)
Saklı Ay- Rozan (528 syf)

18.Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Sahte Romeo- (488 syf)
Gözlük-Koray Yersüren (528 syf)
Glow- (280 syf)
Sevgili Gelecekteki Kocam-Zeynep Değirmenci (368 syf)

20.Kategori (Her  bir kitap 10 puan tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan toplamda 80 puan) Aşağıya ekleyeceğim ülkelerde doğmuş yazarlardan bir kitap. (Ben seçeneğiniz bol olsun diye sekiz ülke ekledim siz dört tanesini seçeceksiniz.) 
Kolombiya: Gabriel Marquez- Mavi Köpeğin Gözleri (128 syf)
Japonya: Haruki Murakami-İmkansızın Şarkısı (352 syf)
Fransa: Dünyanın En İyi Kitabı-
 İsveç: Stieg Larsson-Örümcek Ağındaki Kız (520 syf)

21.Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Tema:Başkaları tarafından bana önerilen kitaplar
Cervantes Sokağı (352 syf)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (400 syf)
İvan İlyiç'in Ölümü (96 syf)
Mezarlık Kitabı (320 syf)

Bu hesaba göre toplam okuyacağım sayfa sayısı: 10160 (Amin.)

Olur mu dersiniz?
Siz de liste hazırlamayı düşünüyor musunuz?
Eğer liste hazırladıysanız linkini bırakmayı unutmayın. Böylece size de ziyarete gelebilirim.
Ehe.

Olasılıksız ve Empati'nin Yazarı Adam Fawer'den Yeni Kitap Geliyor!

Yıllar önce Olasılıksız ve Empati kitaplarıyla Türkiye'de yeni bir akım başlatmıştı Adam Fawer.  Kitaplar çok kısa süre içerisinde büyük ses getirmiş ve farklı kurgularıyla herkesi kendisine hayran bırakmıştı. Hatta tahmin edilemeyen bu ilginin üzerine April Yayıncılık Olasılıksız'ın 50 ve 53. baskılarını, Empati'nin de 14. baskısını özel baskı olarak çıkartmıştı. Ciltli, büyük boyutlu baskılardı ve oldukça hoştu.

Şimdiyse Adam Fawer'ın yeni kitabı OZ geliyor!
Orjinal adı OZ: Dorothy of Kansas olan kitap Türkiye'de OZ olarak çıkacak ve kapağı çoktan yayınlanmış durumda. Oldukça heyecan verici bu kitap, raflara 20 Haziran'da kavuşacakmış.  Çevirisini Algan Sezgintüredi'nin yaptığı OZ, yeni favorilerimiz arasına girebilecek mi?
Yıllardır hiçbir kitap çıkartmamış oluşu, Oz'la ilgili beklentilerimi de yükselttiği için oldukça tuhaf bir his silsilesi içindeyim. Yıllar sonra gelen bu haber için oldukça heyecanlanmış olsam da, biraz da çekinmiyor değilim. Sonuçta Olasılıksız ve Empati o kadar sağlam kurgulardı ki, OZ bunları silip süpürebilecek mi? Gerçekten büyük bir merak içerisindeyim.
Kitap tam 384 sayfa ve uzun bir aradan sonra Adam Fawer'ın kalemini yeniden okuyor olmak büyük bir olay.
Ön siparişe açılmış olan kitap, sessiz sedasız raflara düşmesin. Buradan duyurmuş olayım. Ön sipariş linki için buraya tıklayabilirsiniz.


Kitabın arka kapak yazısı;
Dorothy ilk defa öldüğünde on iki yaşındaydı. 
En azından bana söylediği buydu. 
Delirdiğini düşünmüştüm ama şimdi ona inandığım için esas deli ben miyim diye merak ediyorum. 
Öyleysem bunların hiçbirinin önemi yok demektir. 
Ama değilsem… 
Eh, o zaman dünya benim düşündüğüm gibi bir şey değil demektir.
Üstelik tek bir dünya yok.

Kafanız karıştıysa canınız sıkılmasın. Benimki de karışmıştı. 
Okuyun, anlayacaksınız. Sonra karar verirsiniz: 
Ben mi delirdim yoksa siz mi?

Hortum seni sürükledi. 
Şimdi hikâyeye baştan başlayacaksın. 

Aklını, kalbini, duyularını karıştıracak bir dünyayla karşı karşıyasın. 
Bu diyarda gündüzler karanlık turuncu, güneş siyah, geceler bembeyaz.
Büyünün yerini bilim aldı.
Hatırladığın herkes, her şey artık çok daha güzel, korkunç, acımasız. 

Yeniden keşfetmeye hazırlan: OZ'u ya da kendini!

Ev Kızı Evren İn İkinci Kitabı Has Kız Hazal Wattpad'de Yayında!


Altın Günü Serisi'nin ikinci kitabı olan Has Kız Hazal, bugün itibariyle yayınlanmaya başladı.
Okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Tanıtım yazısını da ekleyeyim;
Bu bir savaş.
Sisteme karşı verilen bir savaş.
Tek ihtiyacım olan dede mirası bir kılıç.
Bunu başarabilirim.
Çünkü ben, Has Kız Hazal'ım!


Blog Tur | Fangirl-Rainbow Rowell

Merhabalar. Bu seferki tür kitabımız Fangirl . Ben yorumunu telefondan yazıyorum.  O yüzden yazım hataları için şimdiden kusuruma bakmayın.

Ikiz kardeşler her zaman dikkatimi çekmiştir. Ilgi alanları yaşam tarzr
 hep aynı olmasına rağmen illa ki farklılıklar olur. Ve aynı anda doğan dokuz aylığına aynı bölgeyi paylaşan kardeşlerin bu kadar farklı hayatlar tercih etmesi beni her zaman şaşırtmıştır. Bu hikayenin başkahramanları da Wren ve Cath ikizleri. On sekiz yıldır aynı odayı paylaşan iki kardeş. Ikizler. Üniversiteye başladıklarında Cath eski düzenleri devam etmeleri gerektiğini düşünse de Wren artık bir birey olarak tek başına takılmak istemektedir. Üniversiteye gelmeden önce bu ikiz kardeşler tam bir Simon Snow hayranıdır. Kitabın aralarında da bu hayran oldukları kurgulari okuyoruz. Gerçekten çok başarılıydı. Bir süre sonra Wren bu kurguya olan ilgisini kaybetmiş ancak Cath ilk gün ki gibi sevmekte. Bu yüzden de araları zamanla açılıyor. Bana sorarsanız Simon Snow hayranlığı vazgeçilmez bir hayranlık. Wren halt etmiş. Ehe.

Rainbow çok naif ve farklı bir yazar bana sorarsanız. Eserleri anlık değil. Sanki sizinle kalıyor hiç gitmiyor. Karakterleri detaylı üzerinde çalışılmış ve geçmişleri doldurulmuş. Bu yönüyle ben Rainbow oldukça başarılı buluyorum.

Bu kitabını da çok beğendim. Zaten peşinden büyük kitleler koşturan bu  kitapların yazarının kötü bir eser çıkaracağına inanmıyorum. Pegasus iyi ki bizimle bu kitabı kavuşturdu. Kitabın baskısı ve cildi de oldukça özenli.


Okunacak listenize ilk sıradan eklemeniz gereken eserlerden. Mutlaka okuyun.



Vegas'ta Olan Vegas'ta Kalır-Elle Casey || Kitap Yorumu + Seri Tanıtımı



Bir erkeği gördüğünüz an kendinizi ona ait hissetmek yerine, onun size ait olduğunu hissederseniz, ne olur?Andie, hukuk fakültesinin parti kızından başarılı bir avukata dönüşmüştür. Üniversite yıllarında yaptığı tüm o çılgınlıkları bir kenara bırakıp işine konsantre olmuş ve neredeyse şirkete ortak olabilecek kadar ön plana çıkmıştır. Eskinin aşırı sosyal günleri uzakta kalmıştır. Artık düzgün bir ilişkisi olan ve yoğun çalışan bir kadındır. Ta ki, sevgilisi onu hiç beklemediği bir şekilde terk edene kadar...Yaşadığı kötü ayrılığın ardından sosyalleşmek için gitmek zorunda kalacağı ilk yer, en yakın arkadaşının bekârlığa veda partisidir. Ancak parti Las Vegas'ta yapılacaktır. Üniversite günlerindeki eğlence dolu haline selam göndermek isteyen Andie, partide çılgınca eğlenmeye ve üzüntülerini unutmaya kararlıdır. Bu eğlence fikrinin içine, Vegas'ın çılgın gecelerinden birinde tanıştığı Mack'le bir gece geçirmek de dahildir. En azından Andie, bunun bir geceyle sınırlı kalacağını düşünmektedir. Ancak Vegas sürprizlerle dolu bir şehirdir ve hem Andie hem de Mack için, fazlasıyla şaşırtıcı bir sürpriz hazırlamıştır.

Yeni bir etkinlik okumasından hepinize merhaba!
Bir kaç blogger arkadaşımla birlikte Nemesis Yayınları'ndan çıkan Vegas'ta Olan Vegas'ta Kalır'ı okuduk. Ve inanılmaz bir biçimde ben hikayeyi çok beğendim. Genelde 'Vegas' temalı hikayelerin nereye doğru ilerleyeceğini az çok tahmin ederiz. İçkiler, kumarlar vs. O yüzden de ilk baştan beri kitaba oldukça ön yargılıydım. Kurgunun nasıl ilerleyeceğini de daha önce çıkmış kitaplar sayesinde biliyordum. Yani kabul edelim. Vegas macerası hakkında yazılmış çok fazla kitap var. Her neyse, bu kitabın beni bu kadar etkilemesinin en büyük sebebi Mack gibi bir karakterin varlığı.
Yani Andie'ye ne kadar uyuz olduysam, Mack'a o kadar hayran kaldım. Neyse ki Andie doğru yolu buldu da gönlüm rahat etti.
Olayı baştan anlatacak olursam; Andie başarılı bir avukat. Kendine bir liste yapmış. Hangi yıl neleri yapması gerektiğine dair bir liste. Mesela 35 ine kadar çocuk doğurmuş olması gerekiyor falan. Bu yüzden de dünyanın en saçma insanlarıyla bile evlenebilecek potansiyele sahip. Yani hedefine ulaşsın da nasıl ulaşırsa ulaşsın işte!
Kız arkadaşlarından birinin bekarlığa veda partisi için Vegas'a gitmeye karar veriyorlar. Kız arkadaşları, Andie'nin içinde ki o 'Parti Kızı' ruhunu ortaya çıkartması gerektiğinden falan bahsediyorlar. Burada değinmeden geçemeyeceğim bir nokta var. Bu parti kızı meselesi ciddi anlamda içi boş bırakılmıştı yazar tarafından. Yani üniversitede tam bir parti kızıydım falan diyor ama biraz daha içi doldurulsa ve Vegas'ta o parti kızı havasını hissedebilseydik tam olucekti :D Aman neyse kurguyu etkileyen bir detay değil. Sadece arka kapaktaki parti kızını aramayın, bu kız gayet mantığıyla hareket eden, yıllık planına uymak için canını verebilecek birisi. Hayallerle ve saçma bir aşkla işi yok. Yani en azından ilk başta böyleydi. Sonra Mack geldi. Ehe.
Bunlar hep birlikte Vegas'a gidiyorlar ve Andie'nin nişanlısı Vegas'a gittiğini öğrenince ondan bir mesajla ayrılıyor! Yuh yani yuh! Tabi bu bizim kızlarında işine geliyor ve kendilerini içkiye veriyorlar.
Kumar oynanana kısımda (artık oranın adı her neyse işte) Andie arkadaşlarını ararken Mack'le karşılaşıyor ve olanlar oluyor. Tabii bir gecelik Vegas macerası gibi düşünsek de işler tahmin ettiğimizden de karışık. Ki kötü yanı Andie uyandığında hiçbir şey hatırlamıyor.
Resmen kahroldum. Sen o kadar güzel anılar yaşadığın adamı, sen, Mack'i, sen! Nasıl hatırlamazsın ya? Nasıl nasıl?
Neyse sakinliğimi koruyup susuyorum.

Şimdi gelelim seri tanıtımına.
İşin özü hikaye çok güzel bitti ve ikinci kitabın ne anlatacağını çok merak ettiğimden Goodreads amcaya gittim. Andie ve Mack'le devam eder diye düşünüyordum ama öyle değil. ikinci kitap Candice ve Ian'ın hikayesini anlatıyor.
İkinci kitabın adı: Mackenzie Fire
Oldukça etkileyici duruyor bence.

Genel olarak kitabı değerlendirdiğimde +18 sahnelerin çok fazla olmasa da varlığından bahsetmeliyim. Hoş zaten Vegas kelimesini duyan bunu da tahmin etmiştir değil mi? İşte ben bu yüzden çok çekiniyordum okumakta ama duygular o kadar güzel verilmişti ki kitabı çok başarılı buldum. Serinin ikinci kitabını da sabırsızlıkla bekliyorum

Savaşçı varis-Cinda Williams Chima || Kitap Yorumu


Gerçek dünya ile efsaneyi ayıran gizemli bir perdenin ardında, birbiriyle mücadele eden iki büyük hane... Büyüye ve onun gizli emanetine hükmetme savaşının ortasında kalan genç bir adam...On altı yaşındaki Jack, Ohio’nun ufak bir kasabasında harika bir hayat sürmektedir. Onu lisedeki sınıf arkadaşlarından ayıran ise her gün almak zorunda olduğu ilaç ve göğsündeki büyük yara izidir. Jack bir gün ilacını almayı unuttuğunda aniden kendini hiç olmadığı kadar güçlü ve özgüvenli hisseder. Ancak gücüne hâkim olamayıp futbol seçmelerinde bir oyuncuyu öldürmesine ramak kalınca ürpertici gerçeği öğrenir: O aslında aramızda yaşayan büyülü insanların oluşturduğu gizli bir topluluğun, Weirlind’in üyesidir.Bu topluluğun başında da birbiriyle rekabet halindeki Kızıl Gül ile Beyaz Gül Haneleri yer almaktadır ve güçlerinin kaynağı Oyun’dan gelmektedir. Savaşçıların ölümüne dövüştüğü bu turnuvada kazanan hane Weir’i yönetmektedir.Ve Jack basit bir Weirlind üyesi olmadığını, aynı zamanda son savaşçılardan biri olduğunu, tam da iki hanenin turnuva için oyuncu aradığı bir zamanda öğrenecektir.

Yeni bir GKK turundan hepinize merhaba! Sezonu açtık gibi duruyor ha ne dersiniz? Önce Bioshock şimdi de Savaşçı Varis valla çok güzerl oluyor. Uzun zamandır bir ara vermiştir ve gerçekten tur ruhunu özlemişim. Tur için pasylaşılan yorumlar, alıntılar bir başka oluyor ya. Neden bilmiyorum.
Bu sefer ki konuğumuz Savaşçı Varis. Pegasus Yayınları'ndan henüz çıktı. Orjinaldeyse 2006'da çıkmıştı. Yani çok bekledik arkadaşlar. Bu kitap için çok bekledik.
Savaşçı Varis, The Heir Serisi'nin ilk kitabı ve devamında bizi bekleyen dört kitap daha var. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Tür olarak olmasa da ben okurken Percy Jackson okuyormuş gibi hissettim. Tamam onun gibi eğlenceli değil, aksine çok ciddi bir tarzı var bu kitabın. Ama yine de ne bileyim. Baş karakterin yaşadıkları, bilmeyişi, kitapların seri olması, kurgunun ilerleyişi falan... Macera, aksiyon bir saniye dinmiyor zaten. O yüzden gönlünüz rahat olsun, doya doya okuyun.
Ben özellikle kapaktaki kılıca bayıldım. Zaten kitabı okudukça anlamını daha çok kazanan bir kitap ama öncesainde bile parlak yüzeyi, kılıcın etrafındaki duman detayı falan çok hoşuma gitti.
Bir diğer hoşuma giden durum, iki savaşan hane olayı. Yani büyülü dünyayı keşfetmek her kitaba konu olabilen, artık nerdeyse normal sayılacak bir şey. Ancak büyülü dünyada iki farklı hanedan varsa ve bunlar birbiriyle savaş içindeyse neler olur? Zaten işleri meraklandıran da en çok bu kısımlardı bana göre.
Jack, annesiyle birlikte normal bir yaşam süren bir çocuk. Liseye gidiyor ve zamanında bir kalp ameliyatı geçirdiği için sürekli alması gereken bir ilaç var. Annesi buna o kadar dikkat ediyor ki, normalde oldukça dikkatsiz olan annesinin en önem verdiği şey diyebiliriz. Her neyse , bu kadar dikkate rağmen Jack bir gün ilacını almayı unutuyor. Ve ilginç olansa, o gün normal performansının çok çok üzerinde bir güç gösteriyor. İlacı aldığında kendini uyuşmuş hissettiğini ve ialçsız daha dinç olduğunu fark ediyor. Bir sonraki gün teyzesi evlerine geliyor. İlacı almayı unuttuğu günden hemen sonra gelmesi, tabii işkillenmemi sağladı. Teyzesi birlikte bir maceraya gitmeleri gerektiğini söyliyor. Annesi de izin verincve, Jack, arkadaşları ve teyzesiyle bir yolculuğa çıkıyorlar. Zaten başlarına da ne geliyrosa o sırada geliyor.
Ben okurken kendimi hep bir sonraki sayfayı yoklarken buldum. Eğer büyü severseniz, üstüne biraz aksiyoni biraz oyun olsun derseniz hemen alıp okuyun.

Bioshock:Rapture Şehri-John Shirley || Kitap Yorumu

Dünyanın en çok satan bilgisayar oyunlarından Bioshock'ın başlangıç hikâyesi… Su altı şehri Rapture'ın bilinmeyen gerçekleri… Bir ütopyanın adım adım distopyaya dönüşmesi… II. Dünya Savaşı'nın sonuydu. Franklin D. Roosevelt'in Yeni Düzen'i, Amerika siyasetinin gidişatını değiştirmişti. Vergiler hiç olmadığı kadar yüksekti. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları, tüm dünyaya toplu bir ölüm korkusu saldı. Hükümetlerin gizli ajanlıklarının ve birimlerinin yükselişi, dikkatleri üzerine çekiyordu. Amerika'nın özgürlük anlayışı yok oluyordu ve pek az insan özgürlüklerini kazanmak için savaşmaya hazırdı. 
Ancak bu insanlar arasındaki bir hayalperest, zorlu yollardan gelen bir mülteciyken dünyanın en zengin ve en hayranlık uyandırıcı adamlarından birine dönüştü. İşte o adam: Andrew Ryan! Ve kendisi, insanların hep daha iyisini hak ettiğine inanıyor. Bu yüzden dünya üzerinde bir ütopya yaratıp imkânsızı gerçekleştirmeye kararlı. Öyle bir ütopya ki devletten, sansürden, bilim üzerindeki ahlaki sınırlamalardan uzak, emeklerinizin karşılığını aldığınız bir yer. İşte bu fikirle Rapture ortaya çıktı; denizin altındaki o parıltılı şehir… Ancak bu ütopya büyük bir trajediyle yüzleşti. İşte her şey böyle başladı… her şey böyle son buldu.
"Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alınterinde hak sahibi olamaz mı? Hayır, der Washington'daki adam. O ter, fakirlere aittir. Hayır, der Vatikan'daki adam. O ter, Tanrı'ya aittir. Hayır, der Moskova'daki adam. O ter, herkese aittir. Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture'ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir... ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir."

Aslına bakarsanız, Sinem bu kitaba tur yapalım dediğinde, kitapla ilgili hiçbir şey bilmemekteydim. Hatta oyunla ilgili hiçbir şey bilmemekteydim. Sadece Emre'nin oynadığı bir oyun olarak biliyorum, o kadar. Oyundan bahsettiği bir kaç anı var bende. Ve sonra birlikte oynayacağımıza dair sözler... Daha doğrusu o oynayacak ben izleyeceğim. Ben beceremiyorum da :D
İşte İthaki bu kitabı çıkartınca, hemen okumaya başladık. Tabiisi Emre'de okuyacak ama önce ben okudum. Ehe. Ciddi anlamda oyunla ilgili bir bilginiz olmasa da kurgusuyla saran kitaplardan.
Sinem'in tavsiyesiyle görsellerine biraz göz gezdirdim ve gerçekten kafanızda canlandırmakta zorlandığınız sahneleri, görsellerle anlayabiliyorsunuz. Ve o eksik parçalar o kadar güzel yerine oturuyor ki...
Hikaye ikinci dünya savaşı döneminde bir kurtuluş olarak, bir fikir olarak ortaya çıkan Rapture Şehri'yle başlıyor. Öylesine ağır yaralar alan insanların döneminde, gözlerden uzak bir şehir hayali ilk başta...
Oyunu bilmediğim için, oyunun içinde var olan karakterlerle sıfırdan tanıştım ben aslında. Yani oyuna geçtiğimde "Ehe, ben biliyorum ki!" falan demeyi ümit ediyorum. Aslında planlanan şehir, tam bir ütopya. Tabii sonradan distopyaya eşsiz bir örnek oluyor. İnsanlar yerleşmeye başladıktan sonra toplumun yönlendirmeleri oluyor ister istemez.
Aslında oyun gerçek dünyanın sualtı versiyonu gibi. Yani özel bir şehir kuruyorsun. Ama kuralsız! Kural yok. Ceza almıyorsun falan. İlk başta her şey güzel gözükebilir elbet. Ama öyle olmadığını gözümüze gözümüze sokmuşlar valla. :D
Kitaba ilk başladığımda, tabirleri anlamakta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim. Az çok(Emre'den dolayı) bilgi kırıntılarım olsa da yetmiyor işte. Başlangıç hikayesi. Tamam ama, olaya bodozlama dalmış gibi olduğumdan şaşkındım. İlerledikçe o karmaşıklık daha oturaklı bir hale geldi ve olayların akışına kendimi kaptırdım. Zaten görselleri de inceleyince her şey yerli yerine oturdu.
Eğer bilim kurgu, distopya seviyorsanız seveceğinizden eminim. Eğer oyunu biliyor ve oynadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz demektir. Hemen gidin alın ve okuyun!

Ev Kızı Evren'i Tess Gerritsen Okudu ve Yorumladı!

Ev Kızı Evren önümüzdeki haftadan itibaren raflarda boy gösterecek. Ben oldukça heyecanlıyım ve kitap görücüye CNR İstanbul Kitap Fuarı'nda çıkacak. Tabii ben de orada olacağım. 12-13 Mart 2016'da 1.Salon 1d Yabancı-Müptela Standında beni bulabilirsiniz. Hepinizi bekliyorum. Bol sarılmacalı bir gün olsun lütfen :D

Bundan da önemlisi sizlere Tess Gerritsen'in yorumundan bahsedeceğim. Bildiğim kadarıyla, şimdiye kadar Türk yazarlardan Tess'den yorum almış kimse yok. Bu yüzden bir ilk ve ben Tess'den övgü aldığım için çok mutluyum.

Peki nasıl oldu bu olay?
Öncelikle ben ve bir kaç arkadaşım (sağolsunlar) kitabı çevirmiştik, aylaar aylar önce. Ev Kızı Evren'i yazmaya ilk başladığımdan beri Tess okusuni yorum yapsın istiyordum. O yüzden hazırlıkları önceden yaptık. Sonra bir gün Tess'e bir mail gönderdim. Kitap hakkında konuştum ve kitabın basılacağından bahsettim.
İlginç olansa, gerçek anlamda geri döneceğine dair ümidim yoktu. Sonra bir akşam mailerimi kontrol ederken, beklediğim an geldi! :D Sevinçle karışık gözyaşları içinde maili okudum. Cidden göz yaşlarımı tutamadım çünkü benim idolum benim kitabımı beğenmiş üstüne bir de yorum yazmıştı.

Hal böyleyken, kapakta onun yorumunun olması kaçınılmaz oldu. Ve direk Tess'in yazmamızı istediği kısmı da ön kapağa aktardık.
Kısacası asın bayrakları asın! :D

Çay Saati || 30 Günde 10 Kitap || Şubat 2016


Aslında bir çoğunuz 15 Günde 10 Kitap etkinliğinden haberdar. Normalde etkinliği bu şekilde yürütmeye oldukça hevesliyim. Ama fark ettim ki 15 günde 10 kitap okumak genel olarak çok zor bir algı oluşturuyor. Ve bunun üstüne benim kişisel yoğunluklarımda eklenince gerçekten kendi başıma da altından kalkamaz oldum. Bunu tek başarabilen sanırım Ezgi :D Athena'nın Güncesi blogunun sahibi Ezgi, büyük bir istikrarla devam ediyor ve neredeyse her seferinde hedefe ulaşmayı başarıyor. Kıskanıyorum tabii ki :D Tabii tebrik etmemek elde değil. Bir saniye gözlerim yaşardı şu an. Ehe.
Hal böyle olunca, bir çare düşünmeye başladım ve aklıma etkinliğin biraz genişletme fikri geldi. Aylık olarak yapacağımız bir etkinlik haline dönüştürdüm. Bu yüzden artık isteyen herkes gönül rahatlığıyla katılabilir. Ayda 10 kitap okunabilir bir sınır bence :D
Ha bir de şunu açıklayayım. Şimdi bir ayın başında bir liste yapıyoruz, evet. Ama diyelim ki siz listeye uymadınız ve bambaşka kitaplar okudunuz. Olsun sorun değil. Listenize o kitapları ekleyin. Amaç okumak ve daha çok okumak... o yüzden fikriniz değişir ve listedeki kitabı okumak istemezseniz de sorun değil. Sadece ilk başta bir liste oluşturmamız şart.
İşte benim bu ayki 10 kitaplık listem:

1-Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler-694 syf. İthaki Yayınları
Aslında ben bu kitabı okudum. Ancak Ankara Kitap Fuarı'nda herkese ballandıra ballandıra anlattığım için Lonke Lamora'yı ne kadar özlediğimi fark ettim ve bu yüzden tekrar okuyacağım.

2-Cadı Avcısı-397 syf. Yabancı Yayınları
Bu kitaba başladı ama ciddi ve uzun bir ara vermek zorunda kaldım işlerim yüzünden. Şimdi tekrar başlayacağım.

3-Çirkin Ördek Yavrusu-302 syf. Agapi Yayınları
Elif'le birlikte güzel bir etkinlik çalışması başlatacağız. Bu da o etkinlikde okunacak kitap. Elif çoktan okudu ama ben? -Tamam Elif kızma :/

4-Saklı Ay-527 syf. Martı Yayınları
İlk çıktığı anda "Bunu almalıyımmm!" diyerek delirdiğim kitabı fuarda kapmıştım resmen. İlk fırsatta okunacaklar arasındaydı. İşte o fırsat, bu fırsat.

5-Solucanlı Ay-260 syf. İthaki Yayınları
Özel bir sebebi olmaması da ayrı bir tuhaf. Ama illa bir neden söyleyeceksem, fuarda Tuğçe bu kitabı baya sevdiğini belirtmişti ve şu an güçlü kalamıyorummmm.

6-Örümcek Ağındaki Kız-514 syf. Pegasus Yayınları
Elimde sürünmemeli artık. Okuyacağım okuyacağım diye diye yıl geçti yahu! Lisbeth Salander'i çok özledim ama nedensizce vedalaşmak istemiyorum sanırım.

7-Komik Bir Hikaye-448 syf. GO Kitap
Psikolojiyle ilgili olup, bu kadar komik olan başka bir kitap var mıdır bilmiyorum. Sadece bunun çok eğlenceli olacağını biliyorum.

8-Mülksüzler-335 syf. Metis Yayınları
Ursula'nın benim için önemi çok fazla. Kadın yazar olarak örnek alabileceğim nadir karakterlerden. O yüzden artık bilmeliyim diye düşünüyorum. Ursula'nın evrenlerini keşfetmeliyim.

9-Koltuk-281 syf. domingo Yayınları
Hafiften fantastikten nasibi almış, güzel övülmüş ancak göz ardı edilmiş bir kitaba bu listede yer olmalı bence. Ha bir de inceleme yazısı yazmanın vakti gelmiş de geçiyor.

10-Elenor&Park-355 syf. Pegasus Yayınları
Listenin en emin olmadan koyduğum kitabı. Kitaplığa bakarken o kadar çok üşüdüm ki (kitaplığım evin soğuk bir köşesinde) mecburen hızlıca bir şeyler seçtim. Bu en aceleye geleni. Ehe.



Toplam Okuyacağım Sayfa Sayısı: 4113

Harika Duyurularım Vaaaaaar!

Genelde blogumu boş bırakmayı sevmeyen bir insanım. Ha her gün de yazdığımı iddia edemem ama gelip giderim, en azından yoklarım. Seviyorum işte blogumu bundan onlar hep!
Her neyse son bir aydır nerdeyse hiçbir şekilde buraya gelmediğimi fark ettiğimde ufak çaplı bir şok yaşadım.
"Gerçekten o kadar olmuş mu?" diyerek geldim baktım ki, neler kaçırmışım neler!
Tabii niye yoktun diye soranım olur mu bilinmez ama ben yine de açıklayacağım. Çünkü yazmayı seviyorum kardeşim! Günlük yazar gibi anlatıyorum işte burada.
Ne diyordum? Hah!
Her şeyden önce koskaca bir Ankara Fuarı geçirdik. Ankara Fuarı'nda Müptela Yayınları'ndaydım. Elif ve Esra'da orada olduklarından oldukça eğlendim. Fuar dönemi çok ciddi bir hastalık atlattım. Tabii üzerinden haftalar geçti çok şükür iyiyim.
Bakın düşünün o kadar yoğunum ki bir fuar yazısı bile giremedim.
Hatta onu da geçtim, yılbaşından bu yana bir ay geçti okuduğum kitap sayısı bir! Bir! bir!

İşte bu gönderiyle birlikte hem güzel haberlerimi derleyeyim, hem kendimi toparlayayım istedim. Umarım başarılı olabilirim.

İlk haberim: Ev Kızı Evren kitap oluyor!
Beni en çok heyecanlandıran konu bu sıralar bu! O yüzden çok heyecanlıyım. Henüz yayınevini, çıkış tarihini falan açıklayamam ama sonuçta anlaştık işte! Bir yıl önce başladığım macera, gerçeğe dönüyor. Evet, aşırı mutluyum.

İkinci haberim: İlk çevirim Yağmurla Gelen Mutluluk artık raflarda!
Yabancı Yayınları'nın telif haklarını aldığı Puddle Jumping'i geçen seneninin bu zamanlarında teslim etmiştim ve oldukça keyif alarak çevirmiştim. Çeviri de cidden kendi kitabın gibi değerli oluyor demişlerdi de inanmamıştım. Gerçekten öyleymiş. Fuara geldiği gün sarıla sarıla bitiremedim.

Veeee üçüncü haberim: Senaristliğini yaptığım Elif'in Düşleri TRT Çocuk'da yayınlanmaya başladı!
Senarist ekibine sonradan katılsam da şu an yeni bölümlerini tasarlıyoruz. Ve oldukça keyif aldığımı belirtmeliyim.Çok eğlenceli ve bilgilendirici bir çizgi film haline gelen Elif'in Düşleri'ni yazmakta oldukça keyif verici. Buraya giriş bölümünü bırakıyorum.