Savaşçı varis-Cinda Williams Chima || Kitap Yorumu

by 3/26/2016 0 yorum

Gerçek dünya ile efsaneyi ayıran gizemli bir perdenin ardında, birbiriyle mücadele eden iki büyük hane... Büyüye ve onun gizli emanetine hükmetme savaşının ortasında kalan genç bir adam...On altı yaşındaki Jack, Ohio’nun ufak bir kasabasında harika bir hayat sürmektedir. Onu lisedeki sınıf arkadaşlarından ayıran ise her gün almak zorunda olduğu ilaç ve göğsündeki büyük yara izidir. Jack bir gün ilacını almayı unuttuğunda aniden kendini hiç olmadığı kadar güçlü ve özgüvenli hisseder. Ancak gücüne hâkim olamayıp futbol seçmelerinde bir oyuncuyu öldürmesine ramak kalınca ürpertici gerçeği öğrenir: O aslında aramızda yaşayan büyülü insanların oluşturduğu gizli bir topluluğun, Weirlind’in üyesidir.Bu topluluğun başında da birbiriyle rekabet halindeki Kızıl Gül ile Beyaz Gül Haneleri yer almaktadır ve güçlerinin kaynağı Oyun’dan gelmektedir. Savaşçıların ölümüne dövüştüğü bu turnuvada kazanan hane Weir’i yönetmektedir.Ve Jack basit bir Weirlind üyesi olmadığını, aynı zamanda son savaşçılardan biri olduğunu, tam da iki hanenin turnuva için oyuncu aradığı bir zamanda öğrenecektir.

Yeni bir GKK turundan hepinize merhaba! Sezonu açtık gibi duruyor ha ne dersiniz? Önce Bioshock şimdi de Savaşçı Varis valla çok güzerl oluyor. Uzun zamandır bir ara vermiştir ve gerçekten tur ruhunu özlemişim. Tur için pasylaşılan yorumlar, alıntılar bir başka oluyor ya. Neden bilmiyorum.
Bu sefer ki konuğumuz Savaşçı Varis. Pegasus Yayınları'ndan henüz çıktı. Orjinaldeyse 2006'da çıkmıştı. Yani çok bekledik arkadaşlar. Bu kitap için çok bekledik.
Savaşçı Varis, The Heir Serisi'nin ilk kitabı ve devamında bizi bekleyen dört kitap daha var. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Tür olarak olmasa da ben okurken Percy Jackson okuyormuş gibi hissettim. Tamam onun gibi eğlenceli değil, aksine çok ciddi bir tarzı var bu kitabın. Ama yine de ne bileyim. Baş karakterin yaşadıkları, bilmeyişi, kitapların seri olması, kurgunun ilerleyişi falan... Macera, aksiyon bir saniye dinmiyor zaten. O yüzden gönlünüz rahat olsun, doya doya okuyun.
Ben özellikle kapaktaki kılıca bayıldım. Zaten kitabı okudukça anlamını daha çok kazanan bir kitap ama öncesainde bile parlak yüzeyi, kılıcın etrafındaki duman detayı falan çok hoşuma gitti.
Bir diğer hoşuma giden durum, iki savaşan hane olayı. Yani büyülü dünyayı keşfetmek her kitaba konu olabilen, artık nerdeyse normal sayılacak bir şey. Ancak büyülü dünyada iki farklı hanedan varsa ve bunlar birbiriyle savaş içindeyse neler olur? Zaten işleri meraklandıran da en çok bu kısımlardı bana göre.
Jack, annesiyle birlikte normal bir yaşam süren bir çocuk. Liseye gidiyor ve zamanında bir kalp ameliyatı geçirdiği için sürekli alması gereken bir ilaç var. Annesi buna o kadar dikkat ediyor ki, normalde oldukça dikkatsiz olan annesinin en önem verdiği şey diyebiliriz. Her neyse , bu kadar dikkate rağmen Jack bir gün ilacını almayı unutuyor. Ve ilginç olansa, o gün normal performansının çok çok üzerinde bir güç gösteriyor. İlacı aldığında kendini uyuşmuş hissettiğini ve ialçsız daha dinç olduğunu fark ediyor. Bir sonraki gün teyzesi evlerine geliyor. İlacı almayı unuttuğu günden hemen sonra gelmesi, tabii işkillenmemi sağladı. Teyzesi birlikte bir maceraya gitmeleri gerektiğini söyliyor. Annesi de izin verincve, Jack, arkadaşları ve teyzesiyle bir yolculuğa çıkıyorlar. Zaten başlarına da ne geliyrosa o sırada geliyor.
Ben okurken kendimi hep bir sonraki sayfayı yoklarken buldum. Eğer büyü severseniz, üstüne biraz aksiyoni biraz oyun olsun derseniz hemen alıp okuyun.

0 yorum:

Yorum Gönder