Ev Kızı Evren #1

by 8/25/2014 0 yorum

Ev Kızı Evren 

Kitabın son sayfasını da okuduğunda derin bir rahatlama hissetti. Mutlu sonla biten nadir kitaplardandı. Olaylar çözülmüş, aşıklar kavuşmuş, suçlular hapsi boylamıştı. İçini huzurla dolduran derin bir nefes aldı. Bu kitabın etkisi bir kaç gün daha gitmeyeceğe benziyordu. Ve Evren en çok bu hazzı seviyordu. Tess Gerritsen her zaman özeldi onun için. Evren Cerrah'la birlikte en sevdiği yazara bir başlangıç yapmıştı ve o gün bugündür favorisiydi. İşin güzeliyse Tess'in baş karakterleri hiç değişmiyordu. Ve bir dizisini bile yapmışlardı. Daha ne olsun!
Alarmın çalmasıyla birlikte Evren artık uyanması gerektiğini anladı. Ancak hiç uyumamıştı ki. Ah!Bu polisiye kitapları tam bir baş belasıydı. Saatin kaç olduğunu hiç farketmeden olayın akışına kaptırmıştı kendini. Nasıl da aptaldı! Üstelik bugün evi temizleyeceklerdi. Uykusuzluğun üstüne bir de yorgunluk çekecekti. İşte bu harikaydı!

Gözlüklerini çıkartıp kabına koydu. Çünkü temizlik yaparken gözlüklerle işi olmayacaktı. O sırada annesinin bağırışını duydu. Belli ki Evren'in uyandığını daha doğrusu hiç uyumamış oluşunu bilmiyordu. Zaten bilseydi çok fena olurdu. Çünkü annesinin ,Evren'in yatma saatleriyle bir alıp veremediği vardı. Saat on olduğunda başlayan "Yat artık!" sesleri, on ikiye kadar sürer, on ikiden sonra da bağrış olarak devam ederdi. Evren'de annesini kızdırmamak için on iki de uyumaya özen gösterirdi. Ya da ışığını kapatmaya desek daha doğru olurdu. Işığını kapatırdı ve kendisini cılız, titrek ve küçük okuma lambasının altında kitapların engin dünyasına bırakırdı.
Annesi odasına bir hışımla girdi. Bugünün temizlik günü olması annesini fazladan gergin yapıyordu. Bu yüzden Evren bugünleri hiç sevmezdi. Ancak ev kızı olduğunu konusunda kendisini ikna etmişti. Ve artık bu agresifliklere alışmıştı. Bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu. Yine de annesine gülümsedi. "Günaydın." diyerek ortamı yumuşatacağına inanıyordu. "Kahvaltı hazırla da hemen işe koyulalım." diye karşılık verdi annesi.
Kahvaltıyı bitirip kalktıklarında Evren esnemekten bir türlü vazgeçemiyordu. Ağzı bir karış açıktı ve istese de kapatamıyordu. Ancak, Tess için değer, diye düşündü. Ev işlerinin en sevdiği kısmı evde iş birliği içinde olmalarıydı. Evde herkesin görevi belliydi. Ve aslına bakarsanız üç kişilik ailesiyle bu konuda çok iyi bir takım olduklarını düşünüyordu.
Babası kahvelerden çıkmayan,içkisi sigarası elinden düşmeyen, göbeğini kaşıyıp televizyon kumandasını vermeyen, her şeyden önemlisi geceleri horlayan birisi değildi. Tamam sinirlendiğinde uyurken dişlerini gıcırdatıyordu-ki bu horlamaktan daha beterdi-. En azından her zaman yapmıyordu. Babası ev işlerine yardım eden, annesini seven, Evren'e değer veren, mülayim biriydi. Tamam hiç kimse mükemmel değildi. Tabi ki babasının da kusurları vardı. Ancak Evren babasını böyle tanımlamayı seviyordu.
Ev temizliği için yaptıkları paylaşımlarda da en ağır işler babasına kalırdı. Halıları çırpmak, yerleri birisi deterjanlı birisi sadece su olmak üzere iki kova suyla silmek bunlardan birkaçıydı. En ince işler annesinin, en çok ancak en hızlı olan işler de Evren'e aitti. Bu düzeni Evren belirlemişti. Ve aylardır herkes görevini bilerek işe girişiyordu. Böyle bir düzende olmak annesini çok mutlu ediyordu. Dolayısıyla Evren'i mutlu ediyordu.

-8 saat sonra-


Bütün kemiklerini çekiçle vura vura kırmışlar gibi hissediyordu. Ev işlerini hep sevmişti. Ancak sonrasında şu bel ağrısı yok muydu? Deliye dönüyordu. Daha fazla evi temizleyecek gücü kalmamıştı, geceden de uyumayışının verdiği vehametle yatağına attı kendini. O sırada kapı çaldı. Çok akrabaları yoktu. Ne şanslıydı ki evlerine baskın yapacak ya da habersizce gelecek misafirleri de hiç olmamıştı. Bu tek bir ihtimale yer bırakıyordu. Kapıcı gelmişti. Kapıcı diyordu çünkü aslında bu görevlilere ne dendiğini hiç bir zaman sormamıştı. Bazen de çöpçü  diyordu. Bunun yanlış olduğunu biliyordu. Ve kimsenin yanında söylememeye çalışıyordu. Bu Evren'in kendine sakladığı küçük bir sırdı. Kapıyı açmak için fırlamasına annesinin "Evren kapıya bak kızım!" deyişi yeterli olmuştu. Evren'e kalsa hiç yerinden kıpırdamaz, çöpleri de yarın akşam atardı. Ancak emir büyük yerdendi!

Yalnız bir sorun vardı. Gelen kişi kapıcı değildi. Kargoydu! Evren'e bir posta gelmişti. Aslında bugün için beklediği bir kargo yoktu. Ancak yayınevleri bazen bir kitap gönderip blog'un da tanıtmasını istiyorlardı. Belki bugün de onlardan biriydi. Kargoyu getiren görevli, elinde gösterdiği kağıda imza atmasını istedi. Evren'de çabucak imzaladı ve kargoyu kaptığı gibi yırtarak açtı.
Herhangi bir yayınevinden değildi. Evet bir kitap gelmişti ama kimden olduğu belli değildi. Üstelik Tess Gerritsen'in iki hafta önce çıkan yeni kitabıydı! Henüz Türkçe edisyonu çıkmamıştı. Ancak Evren bu kitabı okumayı o kadar çok istiyordu ki blog'unda bu durumdan yakınmıştı. Belli ki bunu gören bir hayranı ona kitabın orjinalini hediye etmeyi uygun görmüştü. Kargonun gönderildiği adrese baktı. Bu gönderen kişi hakkında ciddi bir ipucu olabilirdi. Ancak "Gizli Gönderici" olarak belirtilmişti. Böyle bir kargo gönderimini ilk defa görüyordu. Ancak gönderen kişiyi sevmişti gerçekten!
Kapıyı kapattığında "Kargo gelmiş!Bana!" diyerek ailesini açılan kapı için bilgilendirdi. Odasına geçtiğinde kitabı okumaya kıyamayacağını bilmenin üzüntüsünü yaşıyordu. Tess Gerritsen çok çabuk tüketilen bir yazardı. Ve daha dün gece bir kitabını bitirmiş ve etkisini üzerinden atamamışken nasıl bir solukta bu yeni kitabı okuyabilirdi ki? Bu arada kitabın sayfalarını karıştırarak, kokusunu içine çekmeye başladı. Tam o sırada kitabın içinden bir kağıt parçası düştü. Kağıtta yazanlarsa Evren'in ağzını açık bırakacak kıvamdaydı!




0 yorum:

Yorum Gönder