|| Düşlenenler gerçekleştiğinde yeni hayallerin kapıları açılır. Benim düşlerimin gerçekleşmesi ise ihtimal bile vermediğim, hayalini bile kuramadığım bir gerçeklikte oldu. Şu an bulunduğum yer "Zirve de bırakacağım!" dediğim yer ve ben daha yeni başlıyorum. ||
Ev Kızı Evren |
İki ay önce anlatmaya bile değmeyecek kadar sıradan bir hayatı olan Evren, o gün aldığı kargoyla hayallerinin yolculuğuna çıkmıştı. Kitabın içinden, her yıl, sadece o sene kitap çıkartan ve bestsell
yazarlarının toplandığı, halka açık olmayan, çok özel bir davete ait davetiye çıkmıştı. Gözlerine inanamamış, yazıyı defalarca kez okumuştu.Davetiye de yazanlar hala aklındaydı!
Sayın Ev Kızı Evren,
...Her yıl önemli ve saygın yazarların katılacağı bu davette sizi de aramızda görmekten mutluluk duyarız. Bir hafta sürecek bu etkinliğimiz için detaylara aşağıda yazan internet adresimizden ulaşabilirsiniz. Davetimizi kabul etmeniz durumunda lütfen aşağıda yazan kod numarasıyla birlikte bize mail atın.
Sevgilerle.
Kocaman, gösterişli bir logonun damgasıyla son buluyordu yazı. Tam adını bilmiyorlardı. Bu blog adıydı. Zaten ilk okuduğunda inanmamıştı. Birileri kesin oyun hazırlamıştı, Evren'i heyecanlandırmak için.Blogger'ları bu etkinliğe neden davet etsinlerdi ki? Bir şeyler tuhaftı. Bunu anlamanın tek yolu vardı. Denilen internet adresine girdi. Etkinlik için yazılan tarih doğruydu ancak bu Evren'i kandırmadıkları anlamına gelmiyordu. Etkinlik Programı yazan butona tıkladı. Seminerler, tanıtımlar,yemekler, konserler... İlk dört gün için herşey standart gözüküyordu. Evren beşinci gün için de aynı düşüncelere sahipken günün son etkinliği gözüne takıldı. Bu senenin en çok satan yazarı için , özel olarak sona bırakılmış bir kokteyl idi. Evren bu sene en çok satan yazarın kim olduğunu biliyordu! Sadece şu an bunu kabullenmeye hazır değildi. Sayfayı biraz daha aşağı çekerek gerçekle yüzleşti. Bu Tess Gerritsen'dı!
Elleri titremeye başlamış bir halde artık davetiyenin gerçek olması için dua ediyordu. Eğer bu bir şakaysa, kimin yaptığını bulup onu çok fena benzetmek istiyordu. Çünkü işin içinde Tess vardı.
Bu sefer telaş ve endişe duygularıyla birlikte iletişim butonuna bastı. Verilen mail adresine tıkladı. Açılan sayfa bir güvenlik şifresi istiyordu. Bir an afallayan Evren kağıtta yazan kod numarasının burada kullanılacağını düşünüp hızlıca numaraları yazıverdi. Şifre kabul edilip onaylandığında, gerginliği yavaş yavaş uzaklaşmış, heyecanı kalp ritmini değiştirmeye başlamıştı.
Sayfa açıldığında bunun online bir konuşma paneli olduğunu gördü. Mail atmak, cevap vermek uzun bir süreci kapsıyordu. Demek ki davetin kabul edilip edilmediğini hızlıca öğrenmek istiyorlardı.
Ne diyeceğini bilemeyen Evren, 15. Bestsell Yazarları Konferansı yazısına bakakaldı. Neden sonra "Merhaba!" yazdı. Herşeyi bir solukta öğrenmek için çatlıyordu ama ellerinin titremesini henüz durdurabilmiş değildi. E burası da saçma sapan yazım hataları yapabileceği bir yer değildi.
"Merhaba,Ev Kızı Evren.Ben İletişim ve Haberleşme Sorumlusu Akay TEK." cevabı geldiğinde bunun bir oyun olduğundan kesinlikle emin oldu. Evren'in yazdığını nerden bilebilirlerdi ki?
"Az önce girdiğiniz şifre ile onayınız alındı. Herkesin kendisine özel şifreleri var. Böylece sisteme kimlerin geldiğini görebiliyoruz."
"Vay çakallar!" dedi içinden.
"Bunun gerçek olup olmadığını bilmiyorum. Çok heyecanlıyım ve sormak istediğim bir sürü soru var." diyerek muhabbete başlamış oldu.
"Üzgünüm ancak size bunu ispat edebilmemin hiçbir yolu yok. Belki davet almış bir bestsell yazarıyla konuşarak bunu kesinleştirebilirsiniz. Sormak istediğiniz tüm sorularınız için buradayım."
Bunun üzerine aklındaki tüm soruları unuttu.
"Tess Gerritsen gerçekten gelecek mi?" diyerek düşüncesizlikle gönderdiği yazının ardından sızlandı.
"Evet gerçekten gelecek, peki ya siz?"
"Tabi ki de! Bunu asla kaçıramam. Ne yani ben gerçekten davetlilerin içinde miyim? Sadece bestsell yazarlarının katıldığı etkinliğe beni neden çağırdınız ki? Ben bestsell'i bırakın yazar bile değilim!." Bunu gönderdiği anda pişman olmuştu. Ya reddederlerse! O zaman Tess ile tanışma fırsatı da elinden uçup gidecekti.
"Katılımı onayladığınızı varsayarak sisteme sizi de ekliyorum. Her sene bu etkinliğe bir blogger davet edilir. Ancak bunu hiçbir yerde duymamanızın nedeni bloggerlar ile bir taahhüt imzalamamız. Buraya gelmenizin bir şartı olarak buraya geldiğinizi, yaşadıklarınızı, deneyimlerinizi, yazarları, kısacası burayla ilgili hiçbir detayı blog'unuzda paylaşamazsınız."
"Hah! Bundan kolay ne var! =)"
O gülücükte neydi öyle. Saygı göstermesi gereken yerde şımarıyordu.
"Gülücük için kusuruma bakmayın. Gerçekten çok heyecanlıyım." Şimdi biraz toparlamıştı konuşmasını.
"Önemli değil. Heyecanınızı anlayabiliyorum."
Konuşmanın devamında ulaşım, yer, yemek gibi ihtiyaçlar hakkında, Evren'e kalsa gereksiz olarak nitelendireceği detayları, konuştular. Konuşma bittiğinde vakit gece yarısı olmuştu. Ev kızı moduna dönecek olursak, tahminen, annesi bir kaç dakika içinde "Yat artık!" demeye başlayacaktı.
Evren ise bırakın uyumayı, gözlerini bile kırpmayacaktı heyecandan. Küçük bir çocuk gibi yatağın üstünde zıplamak istiyordu. Ya da pencereyi açıp bağırabilirdi deliler gibi. Bunların hiçbiri olmadı. Usulca yatağına girip heyecanının dinmesini bekledi.
Etkinlik süresine kadar geçen iki aylık sürede Evren,
54 kez evi süpürdü,
316 adet tabak yıkadı,
32 çeşit yemek yaptı,
765 tane çamaşır astı,
87 pantolon ütüledi,
annesi 1587 kez "Yat artık!" dedi.
Ve Tess için çok özel bir hediye hazırladı!
Yine de heyecanı geçmedi! Büyük günün yaklaştığını her hissettiğinde midesine tarif edilemez bir ağrı saplandı. Blog'unda bu heyecanı paylaşamaması da son günlerde çok büyük dert oluyordu. Kitap sevdalısı insanlarla bu duyguyu paylaşmak isterdi. Onları kıskandırmak ve her dakikasını paylaşıp, takipçilerini artırmak işine gelirdi. Bu lüksü adama gülücükler saçarak reddetmişti, şimdi ise yakınıyordu.Zaten böyle bir şey yaparsa toplantıya adım bile atamayacağını Akay Bey çok açık bir şekilde belirtmişti.
Sonunda günlerce uyuyamadığı, hayallerini süsleyen, birazcık korkutan, ellerini titreten, düşündükçe çıldıracakmış gibi hissettiren yerdeydi. Zirvedeydi!
Görkemli otelin kapısından içeri girerken hiç de zirvede gibi hissetmiyordu. Daha çok kusacak gibi hissediyordu. Ellerini nereye koyacağını bilemiyordu, bu yüzden en iyisi çantasını kavramak olacaktı. Derin bir nefes aldı. "Sakinim, her şey mükemmel!" diyerek kendini ikna etti ve içeri girdi.
Gençler için tasarlanmış, canlı renklerin hakim olduğu, içeri de lüksün değil de rahatlığın tema edildiği bir oteldi burası. Yazar kavramının üretkenliğini tetiklemek için mükemmel bir yerdi.
Evren resepsiyona gidip tam adını söyledi. Resepsiyonda ki sarı saçlı, boya küpüne düşmüş kadın sistemde böyle bir kaydın olmadığını söyleyip, aşağılar bir tavırla süzdü Evren'i. Evren şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. Hayal kırıklığı bir yandan öfkeli tavrı bir yandan Evren'i kuşattı. Bir hırsla toparlanıp uzaklaşmaya başladı. Bunun bir şaka olduğunu biliyordu. Tam iki ay! İki ay boyunca bugünü beklemişti. Bunu yapan her kimse ona çok sağlam bir tokat atacaktı. Belki böylece gönlü rahatlardı. Kalbi sıkışmış gibiydi, nefes alamadığını hissetti.
O sırada Akay Tek, holde gelenleri karşılıyordu. Resepsiyon kısmında yaşanan olaya uzaktan tanık olmuş, kızın neden böylesine sinirlendiğini merak etmişti açıkçası. Kız bavulunu alıp bir hışımla kapıdan çıkarken bir an durduğunu gördü. Sonra derin bir nefes alışını ve yere düşüşünü...
*****
Uğultulardan başka hiç birşey duymuyordum. Göz kapaklarım çok ağır geliyordu. Açamıyordum! Yavaş yavaş gözlerimi açmayı başardığımda tepemde canlı renklerden oluşan uzun şeritler gördüm.Lunaparktaki balerinin eteklerindeki çizgilere benziyorlardı. Nerdeydim Allah aşkına? Beynimi elektekten geçirdikten sonra nasıl bir rezilliğin içinde olduğumu anladım.Bayılmıştım! Ve hala bir an önce kaçıp kurtulmak istediğim otelin içindeydim. En son derin bir nefes almıştım. Sonrası yoktu. Etrafımda büyük bir kalabalık toplanmıştı. Şu an yüzlerini tam seçemesem de, tahminimce, ayıla bayıla tanışmak istediğim yazarlar buradaydı. Gerçekten bayılmam ise ayrı bir ironiydi!
Yavaş yavaş yüzleri seçmeye başladığımda, yerde iki seksen uzandığım için, dev gibi gördüğüm muhtemelen otuzlarında olan bir adamın insanları uzaklaştırmaya çalıştığını farkettim. Hep böyle birisi olurdu değil mi? İyilik meleği..
" İyi misiniz?"
Soruyu anlamak için bir süre düşündüm çünkü hala kulaklarım uğulduyordu.
"Daha iyi günlerim olmuştu!" Bu cevap için çok düşünmüş müydüm acaba? Her yazarın mutlaka böyle bir sahnesi olmuştur değil mi? Oysa ki ben tam da karşılarında bu cevabı veriyordum. Birkaç tanesinin gülüştüğünü duydum. Allah'ım bu nasıl bir cehennemdi? Yarım saat önce kalbimi durduracak kadar beni heyecanlandıran bu ortam şimdi kabusum olmuştu.
"Sizi koltuğa taşıyalım." dedi iyilik meleğim. "Orada dinlenin. Birazdan sağlık görevlileri gelir."
"Hayır! Hayır, ben sadece gitmek istiyorum." deyip doğrulur gibi oldum ki yan tarafımda duran grotesk görünüşlü kız ustalıkla beni ittirip eski pozisyonuma getirdi.Erkek tipi kesilmiş saçları ışıkta parlayan lacivert-siyah karışımı bir renkti.Dudağının üstünde bir piercing vardı ve bu onu çok çekici gösteriyordu. Eyeliner'i kalın bir şekilde çektiği gözleri elaydı. Üzerindekilerini tam göremesem de genel olarak siyah hakimdi ve dardı. Onlarla nasıl rahat hareket ettiğini düşündüm.
"Bir süre kalkmamalısın. Muhtemelen tansiyonun düşmüş." O kız mu söylüyordu bunları yoksa başkası mı bilemedim. Sesi su gibiydi. Sanki o ağzını oynatıyor, arkadan da birisi seslendiriyordu.
"O halde ben gidip ayran getireyim" diyen iyilik meleğime bir kez daha minnet duydum.
Ayranı içip,koltuğa geçtiğimde kendimi tamamen iyi hissediyorum. iyi olduğuma ikna olanlar yavaştan yol almışlardı. Ancak o tuhaf kız hala başımda dikiliyordu. Nerdeyse hiç konuşmuyordu ve ben bunun tarzının getirdiği bir algı olarak düşündüğümden lafa daldım.
"Ben Evren."
Böyle bir giriş beklemediği açıktı. Şaşırdı.
"Ben Hazal."
"Yardımların için teşekkür ederim ancak birazdan çıkacağım beni beklemene gerek yok."
"Seni beklemiyorum. Zaten yapacak başka bir işim de yok. Şu yazarlar zımbırtısı için mi buradasın?"
Bir an afalladım. Onun bu konferansı bileceğini hiç düşünmemiştim.
"Evet. Yani hayır! Aslında evet. Yani onun için gelmiştim buraya. Ancak bana oynanan alçak bir oyuna kurban gittim."
"Oyun mu? Ne oyunu?"
Başımdan geçenleri, hiç tanımadığım, yolda görsem hafifçe uzaklaşacağım, belki de suratına bakmaktan bile uzak duracağım bu kıza tek solukta anlatıverdim. Bir an durdu, düşündü.
" İyi diyorsun da Akay dediğin kişi gerçekten de var. Hatta sana ayran getiren kişi oydu. Ayrıca herkes o sisteme girerek daveti kabul etti."
Ağzım açık kalmış, gözlerim yerinden fırlamıştı. Atik bir hareketle resepsiyona koştum. Koşarken heyecanın vücudumu tekrar ele geçirdiğini hissettim. Sarı saçlı boya küpüne tekrar sordum. Adım yoktu. Bu çok saçmaydı. Neden sonra karnımdaki kelebekler harekete geçti. Benim karın kelebeklerim heyecanlanmamdan ziyade bir fikrim olduğunda ortaya çıkıyorlardı. İlginç!
"Ev Kızı Evren isminin kayıtlı olup olmadığına bakar mısınız?" kelimeleri o kadar hızlı söylemiştim ki anlayıp anlamadığından emin değildim.
En sonunda "Evet, Ev Kızı Evren için bir süit oda ayrılmış."
Düşlenenler gerçekleştiğinde yeni hayallerin kapıları açılır. Benim düşlerimin gerçekleşmesi ise ihtimal bile vermediğim, hayalini bile kuramadığım bir gerçeklikte oldu. Şu an bulunduğum yer "Zirve de bırakacağım!" dediğim yer ve ben daha yeni başlıyorum.
Eleştiri de iyiydin ama yazmada daha bir iyisin sanki.
YanıtlaSilFarklı bir kurgu, çok iyi bir anlatım ve sağlam bir ana karakter...
Evren her genç kızın hayatından bir parça taşıyor. Her kitapseverin hayali yazarlarıyla tanışmaktır.Pekala bir kitap kurdu ve Tess hayranı biri olarak Evreni deli gibi kıskanıyorum.
Eğlenceli ve içimizden biri Evren...
Bakalım gelecek bölümler bize neler getirecek? Kalemine sağlık. İlhamın bol olsun :)
Yazma konusunu ben de çok uzun süre düşündüm. İnsanları eleştiriyorum ya bunları yaparsam diye kurgumu çok uzun süre erteledim. Sonra farkettim ki evet o hatalarımı yapıyorum. Ama o hataları yapmadan da yazılmıyor be! =) O zaman ben bi el atıyım dedim. İlk yorumlar gerçekten ayrı bir değerli oluyor benim için . O yüzden çok teşekkür ederim =)
SilPS:Evren'i yazar da kıskanıyor.
Bazı şeyleri yapmaya korkup ilk adımı atamazsan o şeyi yaptığında sonuçlarının ne olacağını bilemezsin. Atacağın bir adım pekala bir şey kaybettirmez. İyi ki o ilk adımı atmışşın diyelim o zaman :D
YanıtlaSilİlk hikayeler pekala teşviği hakeder yorum yapmak bence yazara karşı bir sorumluluktur. Bende sorumluluğumu yerine getirdim diyelim. Ben yazmaya başlayıp bu samimi havayı yarattığïn için teşekkür ederim.
Ps: Ev kızı olmak zor iş be! :)
Bu yorumları gördükçe bende iyi ki diyorum =) hakikan ev kızı olmak zor hea!
Sil